Oturup kalkmasını bilmelisin, terbiyeli olmalısın, ev işlerine yardımcı olmalısın, yemek yapmayı da öğrenmelisin, evini de temizleyebilmelisin, sinirli ve yıkıcı olmamalı, yapıcı olmalısın, saygılı olup alttan almalısın, iş hayatında da başarılı olmalısın diye devam eder. Büyüdükçe kadının rol repertuarına yeni roller eklenir. Örneğin; iyi bir eş olmak, iyi bir anne olmak, iyi bir gelin olmak, eşi, çocuğu, evi ihmal etmemek, tutumlu olup para biriktirebilmek, bakımlı ve ilgili olup kocanın gözünü dışarıya baktırmamak, bir de mesleğinde de iyi olmak şeklinde –meli -malı cümlelerle devam eder.
Kadından herkes, her zaman olması gereken güzel şeyler bekler. Ona verilmiş olan her rolün üstesinden gelmesini bekler. Problem şu: Bu roller kadına ailesi, toplum ve akrabalar tarafından verilmiştir. Kadına çok fazla seçim hakkı tanınmamıştır ve üstelik verilen her rolde başarılı olması beklenir. Oysa çevremizdeki herkesi mutlu edecek kadar iyi performanslar sergileyemeyiz. Kadının da duyguları, hayalleri, planları, istekleri ve umutları vardır. Günlük koşuşturması içinde pek çoğunu unutsa da sadece kendisi için yapmak istediği veya yapmak istemediği şeyler vardır. Yorgunum der, mutsuzum der, kendime zaman ayıramıyorum der, der de genelde kendisi duyar sesini, sesi duyulsa bile etkili çözümler bulunmaz. Roller arasında sıkışır kalır. Kadın her zaman erteler kendini. Zaten annesinden de bunu görmüştür.
Kadın her zaman erteler kendini
Bir süre sonra mutsuzluğu, isteksizliği, huzursuzluğu artmaya başlar, daha sinirli olur veya içine kapanır. Eskisi gibi bakımlı olamaz, canı istemez. Yemek, temizlik, sosyal ilişkiler, cinsel ilişki, çocukla ilgilenmek, iş yerinde işleri zamanında yetiştirmek her şey birbirine girer. Daha sık hastalanır, daha alıngan olur, daha az güler.
Dünyada birçok kadın kendisi için yapılmış tercihlerin sonucunda yaşamını mutsuz ve doyumsuz geçirmenin hüznünü yaşıyor. Ama her geçen gün birçok kadın da kendini daha iyi tanıyarak, ne isteyip ne istemediğine kendisi karar vererek, kendisine saygısını koruyarak, kendisini daha sağlıklı nasıl ifade edeceğinin yollarını araştırıp öğrenerek, çatışma ve problem çözme becerileri edinerek kendisine ve başkalarına veya hayata daha pozitif bakabiliyor. Sahip olduğu pek çok rolü yapabildiği en iyi şekilde, yük olarak algılamadan, hatta keyifle üstesinden gelebiliyor.
Kendimizi tanıyalım
Sevgili kadınlar, daha mutlu, huzurlu ve doyumlu bir hayat için kendimizi tanıyalım. Ne istediğimize veya ne istemediğimize karar verelim. Kendimizi daha iyi ifade edebilmek için iletişim becerilerimizi geliştirelim. Problem çözme yöntemlerini hayatımıza uygulamaya başlayalım, bu sayede soruna odaklanıp kalmadan çözüme dikkatimizi verebilelim. Kendimizde en çok sevdiğimiz yönlerimizi daha çok ortaya çıkaralım ki kendimizi daha çok sevelim. Kendimize olan saygımızı koruyabilmek için gerektiğinde ‘‘hayır’’ diyebilelim. Her gün mutlaka kendimize zaman ayıralım ve kendimize değerli olduğumuzu hissettirelim. Hayata pozitif bakmayı öğrenelim. Kendimizi ne kadar ifade edebilirsek kararlarımızın arkasında o kadar güçlü durabiliriz.
Kadınlarımız olmazsa toplumun olamayacağı bilinci ile eli bereketli, gönlü sevgi dolu fedakar kadınlarımızın, sadece bir gün değil her gün hak ettikleri değeri görmesi temennisiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü yürekten kutlarım.