Bir ara kitap okudu. Özel bir buğdaydan yapılan ekmek satın aldı, arabaya atlayıp. Çamın oraya kadar yürüyüp dallarında guguklayan kumruların korkup kaçmalarına neden oldu. Çam ağacının altında çıkan piramit orkidelerini inceledi. Hatta eski bir kız arkadaşının cibinliğin arkasında yatarken çektiği ve ona “sildim” diye yalan söylediği çıplak fotoğraflarına bile baktı.
Ama canı mega sıkılıyordu. Hiçbiri fayda etmedi. Kendi kendini kemirmişti sanki. Can sıkıntısı, belki yaparım dediği hiçbir şeyde çekicilik bırakmamıştı. İçinden hiçbir yere gitmek, hiçbir kimseyle konuşmak, hiçbir şey yapmak gelmiyordu.
Böyle giderse ne olacağını biliyordu.
Acıkıncaya kadar uyuz uyuz oturacak veya dolaşacak, karnını doyurduktan sonra uyku basınca yatıp uyuyacak, kalkınca çay yapıp ekmekle beraber satın alıp yarısını yemediği donut’ı yiyecek, tembel tembel dolaşmaya devam edecek, gece olunca uykusu gelinceye kadar televizyonda geri zekâlı bir dizi izleyecek, sonra yatağından korkarak yukarı çıkıp uyumaya çalışacaktı.
Hayır, lanet olsun, böyle olmayacaktı!
Portakal almak için Boğaz’daki bir markete gidecekti!
Birkaç gün önce rasgele oradan geçerken durmuş ve laf olsun diye satın aldığı portakalları zevkle yemişti. O portakallar bitmiş olabilirdi. O portakallardan daha yakındaki bir markette de bulabilirdi. Ama amaç, esas amaç, portakal almak değildi ki.
Hava artık sıcaktı, bu nedenle sadece gömlek giyiyordu. Geçen yazdan bu yana - yoksa evvelki yaz mıydı? - büyüyen göbeği gömleğini zorluyordu ama umurunda değildi. Kendini kimseye beğendirmek gibi bir derdi yoktu. Kalmamıştı, diye düşünmeliydi doğrusunu isterseniz… Galiba unutuldu sanıyor, bir zamanlar… Ne bir zamanları, daha birkaç yıl önce, pahalı dükkânlarda elbiselere harcadığı paraları.
Aklına Philip Larkin’in (1922-1952) en depresif şiirlerinden birinin son dört satırı* geldi.
Hayat önce can sıkıntısıdır, sonra korku.
Kullansak da kullanmasak da gider,
Ve bırakır bizden gizli o şeyin seçtiği neyse onu,
Ve yaşlılık ve sonra sadece yaşlılığın sonu.
Ama Larkin ölümden çok korkuyordu. Onun ise ölüm korkusu yok. Onun hayatı hep can sıkıntısı olmuştu, bazen belli ettiği, çoğu zaman gizlediği. Zaman zaman; o cisimsiz ama insanların elinde tırpan olan bir iskelet olarak resmettiği şeyin ona uğramak için acele etmesini istediği bile olurdu. İnsanın ölünce geldiği yere geri dönmekten başka gideceği yer mi vardı?
Kalktı. Altında okuduğu ışığı kapattı. Arabanın anahtarını eline aldı. Kapıyı çekip kilitledi.
Bahçe kapısını kapatırken kaldırımda bir adamın elini tutarak yürüyen üç dört yaşlarında bir kız çocuğu gördü.
Kız onu görünce durdu ve dikkatlice yüzüne baktı; “Bu benim babam,” dedi. Ve cevap beklemeden yüzünde gururlu bir tebessüm beliren babasını çekip yürüttü.
O anda içindeki sıkıntı eridi. Ve yerine, ondan gizli o şeyin seçtiği belirsiz ama sıkıntı olmayan, onu yaşama razı eden başka bir his geldi.
*Life is first boredom, then fear.
Whether or not we use it, it goes,
And leaves what something hidden from us chose,
And age, and then the only end of age.
Hikâye: Başka bir his
Paylaş
Ahmet 4 Yıl Önce
Bahçe kapısını çekip nereye gidecektiniz?
Derya Akmaz 4 Yıl Önce
Günümüz modernitesindeki korku-sıkılma-monotonluk üçgeni kıskacındaki ruh halini, “doğa gurusu” MM’le örtüştüremedim.Bu kadar dokunaklı tahlil ,şehrin kalabalığındaki yalnızları anlatıyor. Günüme armağan harika bir yazı.
Melek 4 Yıl Önce
"Piramit orkideli" bir yazi olmus, tesekkür ederim.
Ruh İkizi 4 Yıl Önce
Bahçede gün boyu çalıştım.Şarzım az ama Metin beyi okumadan edemedim. Ne zaman dışarda bir çocuk görsem, dönüp bakmadan edemiyorum. Hele bir de laf yetiştiriyorlarsa.. Aman Allahım, ne mutluluk verici bir şey!..
Faruk Ercan 4 Yıl Önce
Teşekkürler.
Güntaç Özler 4 Yıl Önce
Bu defa da beni yakaladın. Kaçtığın yerde. Dörtlük harika. Türkçesi de İngilizcesi kadar iyi.
m.Şakir 4 Yıl Önce
Napolyon ne demiş ? -Paranı kaybet, neşeni kaybetme !
m.Şakir 4 Yıl Önce
Bugün, Dünya Kahkaha Günü imiş. Bol bol gülelim
m.Şakir 4 Yıl Önce
Sen de gül Metin Münir. Öyle somurtup durma :)))
Nuran Uras 4 Yıl Önce
Yazılarını bundan böyle Diyalog da takip edeceğim. Daha önce niye haberim olmadı , bilemem. Hayırlı olsun. Takipteyim
ayda arkayin 4 Yıl Önce
Sevgili Nuran, gec geldin ama hosgeldin..