Güney Kıbrıs’ta yayımanan Politis gazetesinin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu,
Rum kilisesinin siyasete karışmasının yanı sıra ELAM adlı terör örgütünün yarattığı tehlikelere dikkat Eroğlu, Türkiye’nin KKTC’de dini faaliyetleri, yeni cami inşa ederek ve dini eğitimle desteklemesi yönündeki bir soruya verdiği yanıtta, Türklerin ve Kıbrıslı Türklerin ana inancının İslam olmakla birlikte, Kıbrıslı Türkler arasında dine aşırı düşkünlüğün yayıldığı endişelerinin ise yersiz olduğunu vurguladı.
Kıbrıs sorununun çözümü açısından bakıldığında asıl sorunun, Rum Ortodoks Kilisesi’nin Kıbrıslı Rumların sosyal ve siyasi hayatı üzerindeki etkileri ve Kıbrıs sorununun çözümü karşısındaki tutumu olduğunu belirten Eroğlu, KKTC’nin cihatçılar tarafından kullanılması gibi bir şeyin söz konusu olmadığını ifade etti.
Eroğlu, terörizmin, çağımızın hiçbir dini, ırkı ya da vatandaşlığıyla sınırlı kalmayan bir sorun olduğunu ve ortak mücadele gerektirdiğini belirtti.
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a 26 Mart 2014 tarihinde Limasol’da düzenlenen bir etkinlikte yapılan saldırıda yer alan aşırı sağcı ELAM örgütünü hatırlatan ve bu örgütün, diğer söz edilen unsurlardan daha çok endişe yarattığını belirten Eroğlu, bu tür aşırı bir örgütün KKTC’de olmadığını da sözlerine ekledi.
Anastasiadis’e çağrı
Eroğlu, Kıbrıs sorununun içerisinde bulunduğu çıkmazdan Kıbrıs Türk tarafının sorumlu olmadığını ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in müzakere masasına dönmesini beklediğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Eroğlu röportajında, Kıbrıs sorunundaki çıkmazın sorumlusunun müzakerelerden çekilen Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis olduğunu ve bunu yaparken ortaya koyduğu gerekçelerin haklı olmadığını belirtti.
BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin müzakerelerin yeniden başlaması çabalarını desteklediğini ve yapıcı öneriler sunduğunu ifade eden Eroğlu, bu önerilerin Kıbrıs Rum tarafınca kabul edilmediğini vurguladı.
Eroğlu, doğal gaza ilişkin benzer gelişmelerin Dimitris Hristofyas’la müzakere ederken, 2011 yılında da yaşandığını ancak Hristofyas’ın müzakerelerden çekilmediğini hatırlattı. Eroğlu, Anastasiadis’in “al-ver sürecine varılmış olması ve bu çabayı sürdürmeye istekli ya da niyetli olmaması” sebebiyle müzakerelerden çekildiğini ifade etti.
Kıbrıs Rum tarafının doğal gaz konusunda sürekli “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına” ilişkin açıklamalarda bulunduğunu ve doğal gaz yataklarını tek taraflı kullanmasını kabul etmemizi beklediğini belirten Eroğlu, bu davranışın, “11 Şubat Ortak Açıklaması’ndaki, egemenliğin Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlardan eşit olarak kaynaklandığı yaklaşımına ters düştüğünü” vurguladı.
Eroğlu, Güven Yaratıcı Önlemleri her zaman desteklediğini belirtirken, başbakan olduğu dönemde, 23 Nisan 2003 yılında sınır kapılarının açılmasını ve mayınların temizlenmesi, hellimin patenti için işbirliği yapılması ve doğal gaz için ad hoc komite kurulması gibi önerilerini örnek gösterdi.