Politis gazetesinin, 1963-74 yıllarında meydana gelen katliamlarla ilgili olarak yayınladığı ‘Cezalandırılmamış suçlar’ dosyasının dünkü bölümünde Taşkentli (Dohni) katliamına yer verildi.
Küçük, büyük toplam 84 Kıbrıslı Türk’ü öldüren katillerin halen yaşamakta olduklarına dikkat çekildi.
Gazete “Tanıklar Olmasına Rağmen İsteksizlik… Dohni’den 84 Kıbrıslı Türk İçin 13 Yıl Araştırma” başlıklarıyla verdiği haberinde, Kıbrıslı Türklerin 1963-74 döneminde öldürülmesi ve Rum polisinin faillerin kimliklerine ilişkin emarelere sahip olduğu birçok suç olayının aksine, Taşkent savaş suçunun, gerçek suçlulara ilişkin emareler olmaksızın tamamen karanlıkta kaldığını yazdı.
“Polis soruşturmasındaki paradoks, Dohni meselesinde başrol oyuncularının hayatta olmasıdır” şekilde yazan gazete, Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) Genel Kurmaylığının emri üzerine 13 yaş ve üzerindeki 85 Kıbrıslı Türk erkeği Taşkent ilkokulunun bahçesinde toplayan “Zigi” (Terazi)-“Dohni” (Taşkent) milis kuvveti Kıbrıslı Rumların yanı sıra 84 kişinin öldüğü saldırıdan sağ kurtulan bir kişinin hala hayatta olduğunu belirtti.
Suat Kafadar konuştu
Gazeteye göre, bahse konu Kıbrıslı Türk, Rum polisine verdiği ifadede özetle şunlar anlattı:
“Dohni ve civar köylerden Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkleri yakaladı ve okulun bahçesinde topladı. Okulun bahçesindeyken, askeri kıyafetli uzun saçlı ve sakallı, bilinmeyen bir Kıbrıslı Rum, Kıbrıslı Türkleri aldı ve otobüsle Limasol’un Agia Fila köyüne kısa bir mesafede ıssız bir bölgeye götürdü. Yanında olan tüm belgeleri aldıktan sonra Kıbrıslı Rumlar ateş açmaya başladı. 5-10 dakika sonra silahlar durdu ve Kıbrıslı Rumlar, üzerine cesetler düştüğü ve örtüldüğü için öldü zannedilen kendisi dışında neredeyse tümü öldürülmüş olan Kıbrıslı Türkleri gömmek üzere ekskavatör getireceklerini söylediler. Birkaç saat bekleyip, Kıbrıslı Rumların gittiğinden emin olduktan sonra ayağa kalktı ve kaçtı. 8 günün ardından Mutayaka’ya (Mutluyaka) varmayı başardı ve oradan Ağrotur’daki İngiliz Üslerine götürüldü”.
Bahse konu Kıbrıslı Türk Suat Kafadar’ın anlattıklarının Kıbrıs Rum toplumunda ilk kez duyulmadığını yazan gazete, çeşitli yıllarda belgesel ve kitaplarda yer alan anıların Rum Haber Ajansı’nın (KİPE) yaptığı röportajda da yer aldığını kaydetti.
Polis soruşturmasında boşluklar
Taşkent katliamıyla ilgili polis soruşturmasının, Kıbrıslı Türklerin “Kıbrıs Cumhuriyeti” aleyhinde 2010'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurması dolayısıyla yapılan soruşturmadan çok önce başladığını kaydeden gazete, öldürülen Kıbrıslı Türklerin yakınlarının 2005 yılı Temmuz ayında, olayın soruşturulması talebiyle Rum Başsavcılığı’na başvurduğunu belirtti.
Gazete, 26 Temmuz 2005 tarihli görüşmede Kıbrıslı Türklerin, kendi durumlarının, diğer kayıp meselelerinden farklı olduğunu; Kıbrıslı Türkleri yakalayan ve onları otobüslerle öldürüldükleri ve gömüldükleri yer olan Agia Fila-Palodia kavşağına götürenlerin belli olduğunu ifade ettiklerini aktardı. Gazete, kaçınılmaz olarak, Kıbrıslı Türk mağdurların yakınlarının, olayın sorumluluğunu Taşkent’in Kıbrıslı Rum sakinlerinin üzerine attığını belirtti.
Öte yandan olayı yaşayanlardan Suat Kafadar’ın, Taşkent’in Kıbrıslı Rum sakinlerinin suçlamadığını; polise verdiği ifadede ve KİPE röportajında onlara otobüste eşlik eden ve öldürenlerin köy sakinleri olmadığını söylediğini aktaran gazete, Kafadar’ın tanıklığının ikinci otobüsü için geçerli olmayacağından söz etti.
“Kafadar’ın ifadesinin, polisin araştırmalarının, Ağustos ayı içinde Taşkent’e gidenlerin saptanmasına çevrilmesi için yeterli olması gerekirdi” diye yazan gazete, 2004 yılında röportaj veren Taşkent-Terazi milisi (katliamın baş şüphelisi) Anderas Dimitriu’nun, Taşkentli Kıbrıslı Türkleri teslim alan üniformalıların “Khirokitia”da (Skoritya) karargah kurduğunu ve katillerin “Agirdaki” (Alemdağ) köyünden olduklarını iddia ettiğini aktardı.
Gazete, polis soruşturmasında Taşkent’ten başka tanık aramadıklarını savunan gazete, yapılması gerekenleri ve izlenmesi gereken yolları analiz etti.
Haberin bir başka kısmında Taşkentli Kıbrıslı Türklerden oluşan ikinci grubun bindirildiği ikinci otobüsün, Kafadar’ın bindirildiği otobüs gibi Limasol’a gitmek üzere ayrıldığının bilinmediğini belirtti.