Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis “Bir Avrupa devletinde bizimle birlikte mi yoksa Türkiye ile bilinmezde mi yaşamak istediklerine karar vermeleri gerekir” dediği Kıbrıslı Türkleri, “yeniden birleşmiş bir Kıbrıs aracılığıyla Avrupa perspektifi mantığını izlemeye” çağırdı.
Alithia’nın “Ya Bizimle Avrupa’da Veya Türkiye İle Bilinmezde… Hristodulidis’in Alithia’ya Röportajı: Kıbrıslı Türkler Kendileri Seçecek” başlığıyla yayımladığı söyleşisinde Hristodulidis, Kıbrıs sorununda gelişmelerin Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı erken seçimlerinin ardından olacağı görüşünü ortaya koydu.
“Kıbrıs sorununun çözümü için 1976’dan beri yapılan müzakerelerde bir uzlaşı çözümüne en çok son müzakere prosedürü sırasında yaklaşıldığını” söyleyen Hristodulidis, Crans Montana’da beklenen sonuca ulaşılamamasının hayal kırıklığı yarattığını söyledi, özetle şunları ekledi:
“Buna rağmen devam etmeli. Aralarında Kıbrıs sorununun özüne vurgu yapılması ve Güvenlik ve Garantiler konusunun ilk kez görüşülmesi, BM Genel Sekreteri’nin sunduğu çerçeve, AB’nin etkin katılımı ve daha birçok şeyin de bulunduğu önemli kazanımlar değerlendirilmeli ve olumlu sonuçlanma perspektifi olan müzakereler yeniden başlamalı. Mevcut durum Kıbrıs sorununun çözümü olamaz.
Şu anda önemli olan BM temsilcisinin araştırma temaslarında bulunmak üzere derhal Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve Brüksel’e gönderilmesidir. Böyle bir misyon, bundan sonra atılacak adımlar açısından belirleyici olacaktır.”
Guterres çerçevesi
Hristodulidis’e, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Rum tarafını Guterres Çerçevesi’ni kabul etmeye çağırdığı, asker ve garantiler olmadan çözüm olamayacağı açıklamaları hatırlatılarak “Kıbrıs Türk tarafının yanlış okuduğu bir şey mi var?” sorusu yöneltildi.
Crans Montana’da olumlu sonuca varılmamasının, Türk tarafının Güvenlik ve Garantiler’deki tezlerinin Genel Sekreter’in çerçevesi dışında olmasından kaynaklandığını öne süren Hristodulidis, özetle şunları söyledi:
“Yakın zamanda Sayın Akıncı’dan, Guterres Çerçevesi’nin kabul edilmesine dair bir açıklama geldi. Sayın Akıncı’nın açıklamasını, açıklamanın neden şimdi yapıldığını, muhtemel maksadını, Kıbrıs Türk toplumu içerisinde ve Türkiye’de aldığı tepkileri yorumlamak istemiyorum. Ne izlenim yaratmakla ne de suçlama oyununa girmekle ilgileniyoruz. Biz özle ve prosedürün nasıl ilerleyebileceğiyle ilgileniyoruz çünkü mevcut durumun Kıbrıs sorununun çözümü olamayacağını, gerek Kıbrıslı Rumlar gerek Kıbrıslı Türkler için tehlikelere gebe olduğunu çok iyi biliyoruz. Biz, Guterres’in tarafların gerçek niyetlerini saptamak için müdahil taraflara temsilci göndermeye karar vermesi fırsatını değerlendirdiğimizi söylüyoruz. Bu nedenle Genel Sekreter’in talebine derhal yanıt verdik ve bütün istikametlere, bu misyonun derhal gerçekleştirilmesi gerektiği mesajını veriyoruz.”
Önlerinde iki seçenek var
Hristodulidis, “Kıbrıslı Türklere, gelecekleriyle ilgili neyin doğru olduğunu söylemeyi ne istediğini, ne böyle bir şeyi yapabileceğini, buna ne hakkı ne de siyasi açıdan doğru olacağını, Kıbrıslı Türklere karışmak niyetinde de olmadığını” ortaya koyarak, şunları ekledi:
“Önlerinde, daha önce hiç olmadığı kadar net bir ikilem var: Yeniden birleşmiş bir vatanda Kıbrıslı Rumlar ile birlikte Avrupa üyesi bir devlette bir gelecek mi, yoksa Türkiye ile birlikte -her ne anlama gelecekse (gazete bu ifadeyi başlığında ‘bilinmez’ diye niteledi- bir gelecek mi istiyorlar? Kıbrıslı Türk vatandaşların çoğunluğunun birincisini tercih ettiğine güçlü inancım var. Benzer bir ikilem Kıbrıslı Rumlar için de mevcut ve tercihimizin net olduğuna inanıyorum: Ülke perspektiflerinin tamamını değerlendirmemize olanak tanımayan bugünkü gibi tehlikeli bir durumun devam etmesini mi yoksa tamamı ile AB ilke ve değerleri temelinde işleyecek ve bu şekilde gerek bölgedeki rolü gerek geleceğiyle ilgili bütün perspektif ve dinamiklerini değerlendirecek yeniden birleşmiş bir vatan mı?”