Güney Kıbrıs’taki DİSİ partisinin başkanı Averof Neofitu, Rum Yönetimi’nin Türkiye’yle olan anlaşmazlığında ortaya koyduğu argümanların, Lahey Adalet Divanına başvuru yapılmasıyla birlikte güçlendirildiğini öne sürdü.
Alithia gazetesine göre, açıklamasında, Lahey Adalet Divanına başvuru yapılmasının Rum kesiminin politik argümanlarını güçlendirdiğini öne süren Neofitu, hükümetin doğru yönde hareket ettiğini ve “Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) konularında Türkiye’yle diyaloğa itiraz edenin Lefkoşa değil, Türk tarafı olduğunu” iddia etti.
“1964 yılından bu yana, sahip olduğu yanlış düşünceye göre, kendisini tanımadığı için Kıbrıs Cumhuriyeti’yle müzakere etmeyenin Türkiye olduğunu” ileri süren Neofitu, “dolayısıyla, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Lahey’e başvurmaktan başka hangi çıkar yola sahip olduğu” sorusunu sordu.
Açıklamasında, kendisinin gerçekçi bir siyasetçi olduğunu ve bu meselelerin çözülmesi için diyalog gerektiğini bildiğini ifade eden Neofitu, enerji konusuna da değinerek “başarır ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin çabaları sonuç verirse, MEB konusundaki en büyük silahlarının Kıbrıslı Türkler olacağı” iddiasında da bulundu.
Neofitu devamla “çünkü Türkiye’nin Kıbrıs MEB’iyle ilgili tezi, Kıbrıslı Rumları etkilediği kadar, Kıbrıslı Türkleri de etkilemektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti’nden mahrum edilen kaynaklar, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar olmak üzere halkın tamamından mahrum edilmektedir” iddialarında da bulundu.
Dimitriadis tuhaf buldu
Tanınmış Kıbrıslı Rum hukukçu Ahilleas Dimitriadis ise, Kathimerini gazetesinde yer alan demecinde, Rum Yönetimi’nin Lahey Adalet Divanına başvurması konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Gazetede yer alan demecinde “hukuki aşamada, devletin çalışma tarzının tuhaf olduğunu” ifade eden Dimitriadis “devletin bir yandan bazı başvuru sahiplerini Strazburg’daki Avrupa mahkemesinde desteklemediğini (ki burada başarı olasılıkları 30 yıllık sürece bağlı olarak çok büyüktür), diğer yandan ise Lahey Adalet Divanında cephe açtığını” belirtti.
“Devletin, Kumyalı’daki(Koma tu Yalu) beş mülkle ilgili olarak, başlangıçta kendisine yardım edeceğini söylemesine rağmen, Kıbrıslı Rum bir başvuru sahibini Türkiye karşısında desteklememeye karar verdiğini ve kendisini terk ettiğini” ifade eden Dimitriadis, aynı şeyin kapalı bölge Maraş’la ilgili başvuru sahiplerinin durumunda ise geçerli olmadığını söyledi.
Dimitriadis “yasal yollarla Türk tarafının kapalı bölge Maraş’ı açmasını engelleyebilecekleri, buna bağlı olarak da Kıbrıslı Rumlara ait olan mülklerin üçüncü şahıslara verilmesini önleyebilecekleri” iddiasında da bulundu.