Diyalog Gazetesi

Doğru adres burası

GÜNEY

Hamza Ersan Saner, “Rum Tarafı Kıbrıs’ta aranan anlaşmanın muhatabının Kıbrıs Türk tarafı olduğunu kabul etmesi gerekir” dedi

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Gazimağusa Milletvekili Hamza Ersan dün bir televizyon programına canlı yayın konuğu olarak katılarak gündemi değerlendirdi.
Saner konuşmasında, Rum zihniyetinin değişmediğine vurgu yaparak “Kıbrıs Sorununun çözümüne ilişkin sorunlarla ilgili AB’nin Türkiye İlerleme Raporu’na yazdıkları değil, Kıbrıs Türk halkının mutabakatı önemlidir” dedi.
Rum-Yunan milletvekillerinin etkisiyle hazırlandığını belirttiği AB’nin Türkiye İlerleme Raporu’nun Kıbrıs konusuyla ilişkilendirilmesinin asla kabul edilemeyeceğini belirten Saner, Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin konularla ilgili Raporda yazılanların değil, Kıbrıs Türk halkı ile mutabakata varılanların öneminin geçerli olması gerektiğini kaydetti.

“Anlaşmanın muhatabı Kıbrıs Türk tarafı”
Rum tarafının, Kıbrıs’ta aranan anlaşmanın muhatabının Kıbrıs Türk tarafı olduğunu kabul etmesi gerektiğini de kaydeden Saner, Rum AB Milletvekillerinin, Yunanlı meslektaşlarıyla birlikte liderlerinin imzaladığı ortak metni yok sayarak “çirkinlikler” sergilemekten vazgeçmeleri gerektiğini de ifade etti.
Kayıp şahıslarla ilgili Türkiye’nin arşivlerinin açılmasının istendiğini, burada aslında yedi ülkenin arşivlerinin açılması gerektiğini ifade eden Saner, BM’nin 50 yıldır Kıbrıs’ta olduğunu, dünyanın hiçbir yerinde 50 yıl görev yapmadığını belirtti.
Aslında kayıpların 1963-1974 arasında kaybolanlar olduğunu da söyleyen Saner, Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanarak Adada bulunduğunu ve düzen sağlanana kadar da Adada kalacağını vurguladı.

Suyun özelleştirilmesi önceden söylendi…
Hükümet güvenoyu alırken meclis kürsüsünden de özelleştirme olacağını söylediğini hatırlatan Saner, halktan bunu söyleyerek oy istediğini, “gereksiz tartışmalara gerek olmadığını” kaydetti.

Saner şöyle konuştu:
“Suyu şu anda kim yönetiyor? Kaç tane kuyu olduğu biliniyor da kaç tane bilinmeyen kuyu olduğunu bilen yoktur. Ya dünyayla aynı ekonomik dili konuşmaya çalışacağız, ya da Sarayönü politikasıyla devam edeceğiz. Eğer Avrupa Birliğine uyacaksak, artık ne istediğimizi çok net bir şekilde ortaya koymalıyız. Halk özeleştirmeye karşı değildir. De-fakto durumunu kendi menfaatleri için kullananlar özelleştirmeyi kabul etmiyorlar. Çağı yakalama konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. İnançlarımız başka, söylemlerimiz başkadır.
2010 yılında su konusunda ihale yapılırken, yap işlet devret modeliyle yapılacağı çok net bir şekilde ortaya konulmuştur. Özelleştirme konusunda ortağımızın sıkıntıları vardır. Söylemlerle eylemleri ayni değildir. Özelleştirme durumlarında devlet çalışanların hiç birini ortada bırakmayacaktır. Çalışanların özelleştirme durumunda hiçbir kaybı olmayacaktır. Çünkü çalışanlar diğer dairelere aktarılacaktır.”
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.