KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum lideri Nikos Anastasiadis’in 7 kasım’da Cenevre’de yapacakları ‘Toprak ve Harita’ müzakereleri öncesinde Kıbrıs’a yönelik müdahalesini artıran Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocas, garanti sisteminin tümüyle ortadan kaldırılmaması halinde çözümün olmayacağını açıkladı.
Fileleftheros gazetesinin “Güvenlikle İlgili Kocas Doktrini… Yunan Dışişleri Bakanı’nın Garantilerle İlgili Belgesini Açıklıyoruz” başlıklı manşet haberine göre Yunanistan’ın güvenlik doktrinin ana ayağını “garantiler ve işgal rejimi (anlaşmadan sonra da) kalırsa Kıbrıs, Avrupa Birliği üyesi olarak, Birlik dışından üçüncü bir gücün mandası olacak” iddiası oluşturuyor.
Gazeteye göre garantiler ve Türk askeri meselelerinin Yunanistan açısından temel olduğu, “Helenizm’in, başka istekleri yerine getirilerek dengelenebilecek taleplerinden olmadığı” savunulan belgede Yunanistan’ın stratejik hedefleri şu 4 maddede özetleniyor.
1-Garantilerin tasfiyesine, önceki bütün Yunan hükümetlerinin, özellikle de Dışişleri bakanlarının yaptığı gibi bir dilek veya genel bir hedef olarak değil, bir dizi delilli olgu ile yaklaşılıyor. Bu şekilde, “garantilerle ilgi antlaşmaların ihlal edildiği, dolayısıyla fiilen tasfiye edildiği” öne sürülüyor. Türklerin garantilere “keyfi ve sadece Türk askerinin yasa dışılığını haklı göstermek maksadıyla atıf yaptıkları” iddia ediliyor.
2-Garantilerin tasfiyesi ve buna bağlı olarak Türk askerinin çekilmesi talebinin “Kıbrıs sorununun demokratik çözümü açısından temel olduğu” iddia ediliyor ve Yunanistan’ın garantilerin tasfiyesini istemekle kalmayıp, yeniden önerilmesi halinde gelecekte bu tür bir statüye katılmayacağını peşinen beyan ediyor.
3-Garantiler meselesine verilen bu yeni şeklin, üçüncü devletlerin Kıbrıs’ın içişlerine karışma hakkı ve Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’ta asker bulundurması meselesini de gündeme getirdiği, Kıbrıs sorununun çözüm prosedüründe şekillenecek öneriyle anlaşmanın veya anlaşmazlığın ana kriteri haline getirildiği savunuluyor. Kıbrıs sorununun üçüncü ülkeler tarafından toplumlararası ihtilaf haline getirildiği öne sürülerek, verilen bu yeni şekille yeniden Kıbrıs sorununun temeli haline getirildiği iddia ediliyor.
4-Üç garantör ülkenin “Kıbrıs’taki iç gelişmelere karışmaya da, gelecekteki gelişmeleri şekillendirmeye de hakkı olmadığı, şu iki konu hariç, Kıbrıs sorununun çözümü yönünde müdahale sebepleri de olmadığı savunuluyor:
a) Garantörlük haklarının idame ettirilip ettirilmeyeceği, bunun ne şekilde olacağı. Birleşik Krallık bunların modası geçmiş olduğunu bir dereceye kadar anladı ve tavrını ona göre düzenliyor. Aksine Türkiye Kıbrıs sorununun çözümünün iç maddelerine müdahale etmek istiyor. Bu çerçevede yalnız Yunanistan ve Türkiye arasındaki fark değil, bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti ile Kıbrıslı Türklerin liderliği arasındaki müzakerecilik pozisyonu da ortaya çıkıyor.
b)Kuralların ve AB müktesebatının Ada’nın tamamında uygulanması.