Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart, Güney Kıbrıs’taki başkanlık seçimi öncesinde müzakerelerin yeniden başlama perspektifinin bulunmadığını belirtti.
Alithia gazetesinin haberine göre Stewart; Cyprus Forum konferanstaki konuşmasında, seçimin ardından Kıbrıs sorunu için daha iyi veya daha kötü bir çerçeve bulunabileceğini ifade ederek, mevcut aşamada bunun öngörülebilmesinin zor olduğunu söyledi.
Stewart, Rumların Şubat ayında yapacakları seçimin kritik olduğuna işaret ederken, Kıbrıs sorununda karşılıklı kabul edilebilir, adayı yeniden birleştirecek bir formül bulunması seçeneğinin giderek gözden kaybolmasının kendisini endişelendirdiğini kaydetti.
Stewart, konuşmasında iki toplumlu teknik komitelerin çalışmalarından da bahsederek, bunların, gelecekteki müzakerelerin zeminini oluşturacak iki toplumlu başarıların temeli olduğunu ifade etti.
Güven Yaratıcı Önlemler ile teknik komitelerin müzakerelerin yerine geçemeyeceğini veya dikkatleri müzakerelerden uzaklaştıramayacağını belirten Stewart, aksine bunların, müzakerelere giden yolu açacağını kaydetti.
Stewart, adanın tümündeki Kıbrıslıların faydalanacağı ve müzakereler için önemli bir yol yaratacak geniş kapsamlı ortak inisiyatifler doğrultusunda liderlerin temsilcileriyle birlikte yoğun şekilde çalıştıklarını ifade etti.
Habere göre, Stewart, Yeşil Hat aracılığıyla yapılan resmi ticaretin, yıl sonuna kadar iki katına çıkacağını da söyledi.
Türkiye’ye bağımlılık arttı
Stewart, adadaki bölünmüşlüğün büyüdüğünü ve kuzeydeki zorlu ekonomik durumun, siyasi ve mali açıdan Türkiye’ye bağımlılığı hızlandırdığını ileri sürerek, adanın kuzeyinin, özellikle mali açıdan daha fazla Türkiye’ye bağımlı olmasının, adadaki iki taraf arasında zorunlu olarak daha az karşılıklı bağımlılık anlamına geleceğine işaret etti.
Habere göre, Stewart, mevcut eğilimler devam ettiği sürece, karşılıklı uzlaşı çözümü fikrinin kısa süre sonra sürdürülebilir olmaktan çıkacağını kaydetti.
Stewart, kuzeydeki ekonomik baskının ve adadaki iki taraf arasındaki ekonomik bölünmenin, taraflar arasındaki hoşnutsuzluğu ve güven eksikliğini körüklediğini belirterek, iki taraf arasındaki ekonomik eşitsizliğin, anlaşmayı daha da büyük bir zorluk haline getiren uyum sorunları yarattığını ve ara bölge üzerinden her türlü şeyin dolaşımına ivme kazandırdığını söyledi.