Diyalog Gazetesi

Askeri üsse de karşı

GÜNEY

Yunanistan Dışişleri bakanı Kocas, Türk askerinin adadan çekilmesi ve garantörlüklerin sonlandırılmasının ‘çözümün şartı’ olduğunu tekrarladı

 Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocas, Kıbrıs’a çözüm bulunabilmesi için Türk askerinin adadan çekilmesi ve garantörlüklerin kaldırılmasının şart olduğunu söyledi. Kocak, Türkiye’ye üs verilmesinin de söz konusu olmadığını söyledi.
Türkiye’nin Kıbrıs sorununa, kendi ölçülerinde bir çözüm istediğini savunan Kocas, “Türkiye kendi çıkarları ile Kıbrıslı Türklerin güvenliği arasında bir seçim yapmalı” dedi.
Kocas, Politis’e verdiği ve gazetenin “Güvenlikte Kabul Etmediklerimiz” başlığıyla manşete çektiği mülakatında; Türkiye’de, “Büyükada” diye nitelediği Kıbrıs’ta Türk askeri varlığının korunmasını isteyenler yanında “çok daha gerçekçi düşünenler de bulunduğunu” söyledi, şunları ekledi:
“Türkiye artık, Kıbrıslı Türklerin güvenliğini mi yoksa kendi jeopolitik avantajlarını mı güvenceye almayı istediğine karar vermeli. Kıbrıslı Türklerin güvenliği konusunda iyi ve yaratıcı bir uzlaşı her zaman olur, Ankara’nın dar çıkarları konusunda olmaz. Biz Kıbrıs sorununun çözümünü istiyoruz. Gerçek ve özgün bir çözüm tanımında Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti aleyhine çıkarları yoktur.
Kıbrıs’ın komşu ülkelerle işbirliği ve dostluk ilişkisi vardır. Ancak her halükarda üçüncü ülkelerin müdahale hakkı hariç tutulur.”

Kıbrıs, 1959-60 dönemindeki Kıbrıs değil

“Yunanistan, Kıbrıs sorunundaki olası bir uluslararası konferansa kabul edilebilir somut önerilerle gelmeye hazır mı” sorusuna karşılık ise, Yunanistan’ın Kıbrıs sorununa çözüm bulmaya yönelik bütün çabalara destek verdiğini ileri süren Kocas, “Kıbrıs; AB ve BM üyesi devlettir” dedi, şöyle devam etti:
“1959-60’taki gibi kurulma aşamasında değildir. Değerlendirilen değil, örneğin; Türkiye’nin AB üyeliğini değerlendiren ülkedir. Uluslar arası konumu son 57 yıl içerisinde değişti. Var olan garanti statüsü de daha çok Türkiye tarafından birçok kez ihlal edildi. Yunanistan konuşma hakkı olan konularda, yani, garanti statüsü ve işgal konularında gerçekçi önerilerde bulunuyor.”
ABD, İngiltere ve Avrupa güçlerinin, çözüm sonrası güvenlik çerçevesine bakışının ne olduğu sorulduğunda Kocas, “Adını söylediğiniz güçler çözüm istiyor. Farkı nedenlerle hiçbiri acele etmiyor, çözümün kalite ve adaletinin çözüm arayış hızıyla doğru orantılı olmadığını unutuyor. Bizim görevimiz, garantiler tasfiye edilmeden ve işgal askerleriyle çözümün çözüm olmayacağını, bunun BM hukuku, uluslararası hukuk ve AB hukukuna aykırı olacağını vurgulamaktır” dedi.
Kocas, “Türkiye, bölgede neredeyse izole edilmiştir. Komşularla sıfır sorun politikası kendi tercihlerinden dolayı başarısız oldu” iddiasında bulundu ve özetle şöyle devam etti:
“Türkiye bölgede rol istiyorsa, yeni sorunlar yaratmak veya eskilerini yeniden üretmek yerine sorunların çözümüne katkı koyması gerek. Yeni jeopolitik ve enerji diplomasisi, Ankara’nın, Kıbrıs sorununun çözümünde de daha düşük ton politikası izlemesine potansiyel gerekçeler sunuyor.
Türkiye, Kıbrıs sorununda, kendi ölçülerine göre çözüm istiyor. Bu ‘ölçüleri’ etkilememiz gerek. Bütün taraflar, Kıbrıs sorununun çözümünün, Türkiye’ye veya herhangi başka bir üçüncü ülkeye jeopolitik avantaj sağlayacak çözüm anlamına gelmediğini anlamalıdır. Çözüm, Kıbrıs sorununun ana sorununu ve sebebini; yani işgali çözmelidir. Kıbrıs sorunu toplumlararası anlaşmazlık değil Büyükada’nın (Kıbrıs) bir bölümündeki yabancı işgali ve Kıbrıslı Türklerin yaşadığı bölgedeki askeri işgal varlığıdır.

Türk üssüne hayır 

Büyükada’nın bedeninde herhangi bir askeri işgal varlığı kalması çözüm olmaz.
Örneğin işgal ordusunun belirli bir bölümünün bir üste kalması Kıbrıs’ın kuzey kesiminin üçüncü ülke askeri tarafından yasadışı işgaline meşruiyet kazandırır.

Türk ordusu gerçekçi bir takvim çerçevesinde tamamen gitmelidir. Çözümü garanti etmek için kalması teorisi, gerçekte, Kıbrıs sorununun çözülmemesinin göstergesi ve itirafıdır.”
Türkiye’nin, “yükümlülüklerini yerine getirmesi şartıyla” AB’ye üye olabileceğini söyleyen Kocas “Daha doğrusu AB’ye üye olmalıdır. Demokratik ve Avrupai bir Türkiye ülkemiz açısından kazançtır dedi.
Kocas “Türkiye’deki Batı karşıtlığının, tarihi miras çevreleriyle bağlantılı olduğunu ancak bunların hakimiyetinin de şart olmadığını” savunarak, “Türkiye içindeki demokratik ve Avrupa taraftarı güçleri desteklemeli ve işlerini kolaylaştırmalıyız.
Ancak bu, siyasi ilkelerle olmalıdır, pişmanlığa kapılanların veya Türkiye’nin olumlu evrilmesini jeopolitik çıkarlarında görenlerin panik halinde tavizleriyle değil” dedi.

Lozan meselesi

Türkiye’deki başarısız darbe girişinden kısa süre önce Türkiye’yi “en iyi dostunun Yunanistan olduğunu anlaması gereken bir sinir gücü” diye nitelediğini hatırlatan Nikos Kocas, “Dolayısıyla Yunan toprağı aleyhine revize talepler ortaya koymamalı, Uluslararası Deniz Hukuku gibi uluslararası antlaşmaları ve hatta Lozan antlaşmasını reddetmemelidir” dedi, özetle şunları ekledi:
“Tarih bize, revizecilerin mağlup olduğunu ancak mağlubiyetlerinin etkilerini daha çok hissettiklerini öğretti. Politikamız, Türkiye’nin iç krizinin dış politikasına geçit bulmaması, komşunun iki ana partisi arasındaki Lozan Antlaşması’na dair zıtlaşmalar bağlamında, uluslararası hukuka karşı ortak bir cephe kurulmamasıdır. Tam da bu nedenle Yunan adaları için kavgalarının yabancı toprak için kavga olduğuna dikkat çektim.”

Türk-Rus yakınlaşması

Kocas, yeni Türk-Rus yakınlaşmasının Kıbrıs sorununu etkileyip etkilemediği sorusuna karşılık “Kıbrıs sorununun çözümü açısından Türkiye ile Rusya’nın çıkarlarının örtüştüğünü zannetmiyorum Rusya, Kıbrıs’ sorununda herhangi özel bir antlaşma yüzünden değil, BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olduğu için veto hakkına sahiptir. Kıbrıs sorununa adil ve sürekli bir çözüm olmadığı sürece de Güvenlik Konseyi daimi üyeleri tarafından veto hakkı kullanılması mümkündür” ifadesini kullandı.
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.