Diyalog Gazetesi

3 büyük tehlike var

GÜNEY

Doğal gaz konusunda moratoryum önerisini tekrarlayan Rum Dışişleri eski Bakanı Rolandis, Rum Yönetimini bir kez daha uyardı

Eski Rum Dışişleri Bakanlı Nikos Rolandis, Kıbrıs sorunu ve doğal gaz konusunda endişelerini dile getirdiği ve “moratoryum” önerdiği bir makale kaleme aldı.

Politis ve Alithia’nın “Kıbrıs, Helenizm’in Zayıf Noktası” başlığıyla yer verdiği makalesinde Rolandis, Kıbrıs sorununun zaman içerisinde yavaş yavaş kaybedildiği görüşünü ortaya koyarak, bugün var olduğuna inandığı üç tehlikeden söz etti.
İngiliz Sömürge Bakanı Alan Lennox-Boyd’un , 28 Ocak 1956’da (Rolandis’e göre) “Kıbrıs için tek fırsat olabilecek iyi bir planı” reddeden III. Makarios’a soğuk bir şekilde “inşallah tanrı halkını korur” dileğinde bulunduğunu hatırlatan Rolandis, 61 yıl sonra 7 Temmuz 2017’de Crans Montana’da diyalog çöktüğünde BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastaiadis ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya yine soğuk bir şekilde “Kuzey’deki ve Güney’deki bütün Kıbrıslılara iyi şanslar” temennisinde bulunduğunu hatırlattı.
İlk temenninin bütün halka, ikincisinin Kuzey’deki ve Güney’dekilere yönelik olduğunu, benzer bir üçüncü temenni olup olmayacağını ve kime yapılacağını bilmediğini kaydeden Rolandis, şu anda var olduğuna inandığı üç tehlikeye dikkat çekti.

İlk tehlike Türk sondajları

Rolandis ilk tehlike olarak “Türkiye iyiden iyiye Kıbrıs MEB’ine girdi. Sürekli yeni çok pahalı sondaj gemileri alıyor. Doğal gazı 1-2 yılda çıkarmayacak. 15-20 yılda çıkaracak. Sondaj gemileri, araştırma gemileri ve savaş gemileriyle yeni Türk istilası daimi kalacak” dedi.
Türkiye’nin çıkarabildiği kadar çok doğal gazı çıkarmayı ve bunun paralelinde savaş filosunun Rum yönetimi tarafından ruhsatlandırılan şirketleri “tehdit etmek ve engellemek” hedefini taşıdığını öne süren Rolandis, şöyle devam etti:
“Petrol şirketleri dinamik tepki göstermiyor (keza ExxonMobil de ENI de söyledi). Dünyanın başka yerlerindeki büyük yataklarda karşılaşılan benzer sorunlarda ülkeler de tepki göstermiyor. AB’nin siyasi tepkileri (yaptırımlar, v.b.) olumlu olmakla birlikte siyasi ve hukuki önlemleri, tıpkı geçmişte başka durumlarda uyguladığı benzer yaptırımlarda olduğu gibi, caydırıcı sonuç getirmiyor. Maalesef Kıbrıs sorununda da olduğu gibi doğal gazda da çözüm trenini ilk yıllarda kaçırdık (o zaman önerilerde bulunmuştum).
Bu baskıcı ve tehlikeli şartlar altında, Kıbrıs MEB’inde bir yıllığına bütün enerji faaliyetlerinin dondurulmasına (moratoryum) ve paralelinde Kıbrıs sorununu yoğun çözme çabasına dair yeni bir öneride bulundum. Kıbrıs sorunu çözülürse otomatikman doğal gaz konusu da geçmişteki yakınlaşmalar (Talat-Hristofyas) temelinde çözülmüş olacak.
Önerimi Mustafa Akıcı açıklamalarıyla olumlu karşıladı, Alekos Markidis, Hristos Poanayotis ve diğerleri eleştirdi.
Ankara’nın nasıl tepki göstereceğini bilmiyorum. Basın bilgilerine göre olumlu tepki verebilir. Nihai Türk tepkisi bu olacaksa o zaman bizim de olumlu olmamızı şiddetle öneririm. Madem Türk filosu MEB’imizde olduğu sürece müzakere etmeyeceğiz, bu çıkış yolu olmadan diyalog nasıl, ne zaman başlayacak? Moratoryum tek çözümdür. Haklarımız etkilenmez çünkü sadece bir yıl ertelemiş olacağız.”

 İkinci tehlike Libya anlaşması

Rolandis ikinci tehlike olarak Türkiye’nin Libya ile karşılıklı anlayış memorandumu imzalamasını gösterdi, görüşlerini şöyle aktardı:
“Büyük oranda Yunanistan’a ait olan büyük bir deniz şeridi Türkiye-Libya MEB’i olarak belirleniyor. Türkiye bu şeride daimi olarak bir sondaj gemisi konuşlandırırsa ne olacak? (halen bunu yapacağı tehdidinde bulundu.) Yunanistan vuracak mı? Vurursa ve çatışma genişlerse Helenizm’in Aşil Topuğu (zayıf noktası) Kıbrıs’a ne olacak? Yunanistan bu sefer Kıbrıs’ı etkin koruyabilecek mi? Geçmişte başaramamıştı. Büyük bir etnik yıkımı engellememizin yolu var mı?”

Üçüncü tehlike: Maraş’ın kaybedilmesi

Üçüncü tehlike olarak ise “Maraş’ın sonsuza dek kaybedilmesini” gösteren Rolandis, görüşlerini şu ifadelerle ortaya koydu:
“Geçmişte 7 defa parmaklarımızın arasından kayıp gitmesine müsaade ettiğimiz Akdeniz’in gelini artık geri dönüşü olmayan şekilde kendi yolunu tutmuş görünüyor. Türkiye ve birçok Kıbrıslı Türk liderler, karakterini de mülkiyet statüsünü de değiştirerek burayı kendilerinin Akdeniz’deki büyük kaplıca kenti olarak gösteriyor. Kıbrıs sorunu diyalog olmadan çözümsüz kaldıkça hepsi muhtemel. İçerisinde yaşadığımız çıkar dünyasında Türkiye’yi kim durduracak?
Büyük sorular. Zor cevaplar. Çünkü gerektiği zamanda doğru davranmıyoruz. Yukarıda moratoryum ve diyalog önerimi tekrarlayarak bazı tekliflerde bulunuyorum. Umarım son yetmiş yıldır bu kadar çok sahip olmadığımız akıl hayatımızı fetheder. Olmazsa, çok zor…” 

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.