Rahmetli Bülent Ecevit beni ciddi bir hastalıktan kurtardı. Hastalığın adı yok. Onun için tarif ederek anlatmaya çalışacağım.
Bir gün ortaya yeni bir siyasetçi çıkar. İnsanlar ona inanır, kurtarıcı gibi görmeye başlar. Peşine düşer. Kusurlarına gözlerini kapar. Zaaflarını görmemeye veya görmezden gelmeye başlar.
Onun çözümlerinden başka bir çözüm olmadığına inanır. Dostlarına dost, düşmanlarına düşman olur.
Bunlardan biri bile bir gazetecinin bulaşabileceği en kötü hastalığı kapması demektir.
Ben 1970’lerde kalabalıkların Karaoğlan’ı olan Ecevit’in büyüsüne kapılıp bu hastalığa duçar oldum. Onun Türkiye için bir kurtarıcı olacağına inandım. Yansızlıktan uzaklaştım.
Ecevit Türk politikacılarında az bulunan meziyetlere sahipti. Dürüsttü. Zarifti. Kültürlüydü. Çok iyi İngilizce biliyordu.
Ama kötü bir başbakan oldu ve kendisi dahil hiçbir şeyi değiştiremedi. Sinirli, fevri ve duygusaldı. Romantik ve hayalperestti. Ekonomiden anlamıyordu. Ortanın solunun davulunu çalıyordu ama ne ortayla ne solla pek alakası vardı. Milliyetçi ve devletçiydi.
O aslında hiçbir zaman politikaya girmemeliydi.
İngiliz kumaşından spor ceket ve ütüsüz pantolon giyen, eski üniversitelerden birinde ders verip şiir yazan, bohem bir profesör olmalıydı. Kucağında kedisi, ince belli bardaklardan çay içen; kız öğrencilerin bayıldığı.
Ecevit aşkım bütün aşklar gibi hayal kırıklığıyla bitti.
Hastalığı atlattım ve şunları öğrendim:
Politikada kurtarıcı yoktur, fırsatçı vardır. Gazeteci hiçbir zaman bir politikacı veya ideolojiye bağlanmamalı, yansızlıktan ayrılmamalıdır. Çünkü bunlara bağlanan gazeteci, gazeteci olmaktan çıkar. İdeolog ve partizan olur. Körleşir ve sağırlaşır.
İşini doğru yapacak muhabir, bir olayı veya kişiyi bütün yönleriyle görmelidir.
Gazeteci bir tek kişinin hizmetindedir: Her sabah elli kuruş veya neyse verip gazetesini alan kişinin. Ondan başka, ne vatana ne millete ne bir başbakan veya peygambere; hiçbir kimseye borcu yoktur.
Bu borcu ödemenin de tek yolu var: Doğruyu söylemek.
Benim o zamanlar olduğum gibi, amigolaşmış bir gazeteci doğruyu yazmak bir tarafa, göremez bile.
Amigo, yandaşı olduğu adamın doğrusunu yazar.
O doğru da doğru görünebilir ama değildir. Çünkü siyasette doğru yoktur. Fırsat vardır. Gazetecilikte ise fırsat yoktur, doğru vardır.
Siyasetle dürüstlük ortak hiçbir paydası olmayan iki şeydir.
Gazetecilik ise dürüstlükle eşanlamlı değilse, gazetecilik değildir.
*
Geçenlerde tesadüfen elime geçen bu yazıyı on bir yıl önce yazdım. Eskiden hasta idim de gerçekten iyileşmiş miydim? Elimin körü!
Aynı körlükle olmasa bile Kudret Özersay ile Halkın Partisi’ni ve onların Ersin Tatar ve Ulusal Birlik Partisi ile kurduğu ortaklığını destekledim. Sonuç hüsran. Özersay karşılaştığı ilk engelde pes ederek politikayı terk ediyor, Tatar ise Ankara’nın gönüllü kuklası oldu.
Artık gökten melekler inse ve politikaya girse beni zerre kadar ilgilendirmez.
Biz Türklerde hayır etmememizi garantileyen bir gen var: Kim gelirse gelsin, ne yaparsa yapsın hayır etmeyiz.
Eskiden hastaydım da şimdi daha mı iyiyim?
Paylaş
ali özdemir 4 Yıl Önce
şark kültüründe mücadele bedel ödemek yoktur .Birisi gelsin bizi kurtarsın diye bekler
ali özdemir 4 Yıl Önce
uecevit dürüsttü ama etrafı hırsız doluydu haberi yokto
xyz 4 Yıl Önce
dogru 1000 devlet kurup 999 unu icine ederek batirmisizdir
Semra 4 Yıl Önce
Gençlikte oluyor öyle şeyler. Zamanla “sizi kimsenin kurtaramayacağını” görüp anlıyorsunuz. (Siz zaten bunun ayırdına varmış ve yazmışsınız) Denize düşen yılana sarılırmışa benziyor ama tam da değil. Çünkü “o” bir yılan değildi... “Özgürlük ve demokrasi” diyen, pembe hayaller kuran herkeste bir umut gördük, sırasıyla her birinin peşine düştük. Her defasında hayallerimiz suya düştü... Hiç hesap yapmadık. Hiç soru sormadık... Oysa hayat, çoğu kez dört işlemden oluşan, çok karmaşık olmayan bir matematik! Süre, zaman. Her birimiz için hepsi bu...
Gurel ASIK 4 Yıl Önce
Ozelestiriye dayanan ders niteliginde bir yazı olmuş, Bu dersden siyaset bize bizim millete gore degildir diyebilirmiyiz. Der isek care nedir
ruh ikizi 4 Yıl Önce
Bir tanıdığı sorar: - Durumu nasıl görüyorsun Tevfik’ciğim? Sülüğün değişğyor, birader.
Gurel ASIK 4 Yıl Önce
Onceki yazılarınızda bunun cevabını verdiniz aslında toplumlar nasılsa o sekilde yonetilirler. Bu yuzden siyaseti ve siyasetciyi degil bireyi ve topluma odaklanmalı. Siyaset kurumu toplumun seviyesinden istifade ediyor
PAKO ROJ 4 Yıl Önce
Yazının son iki cümlesi müthiş komik.