Yine Birleşik Krallıktan örnek verecek olursak, FCA geçtiğimiz yıllarda teknik bir aksaklıktan dolayı müşterilerinin mevduatlarına kısa bir süreliğinde de olsa erişimini engellemiş olan Royal Bank of Scotland, National Westminster Bank ve Ulster Bank’a milyonlarca sterlin tutarınca bir ceza vermiştir. Buna benzer bir teknik aksaklık kısa süre önce TSB bankasında da yaşanmış, bankanın CEO’su FCA tarafından açıklanacak cezayı beklemeden görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır.
Anlaşıldığı kadarıyla, ülkemizde son dönemde yaşanmakta olan bu kaos ortamının başlıca sebeplerinden biri, bankaları tarafından haksız bir uygulamaya maruz tutulmuş olduklarını veya mağduriyete uğratıldıklarını düşünen banka müşterilerinin haklarını bürokrasi engeline takılmadan, mahkemeler dışında süratle arayabilecekleri ve sorunlarına adil bir çözüm bulabileceğine inandıkları Birleşik Krallıktaki FCA gibi bir finansal düzenleme otoritesinin olmaması veya Merkez Bankası’nın gerekli yetki ve sorumluluğa sahip olmamasıdır.
KKTC Merkez Bankası Yasası incelendiği zaman, Merkez Bankası’nın müşteri haklarının korunmasına ilişkin olarak bir takım yetki ve sorumlulukları olduğu görülse de, bunun yeterli olmadığı ve pratikte de arzulanan seviyede uygulanamadığı anlaşılmaktadır. Nitekim, bu yazıda ifade etmek istediğim düşünce, ya KKTC Merkez Bankası’nın gerekli yetkilerle donatılması, ya da Merkez Bankası dışında bir “finansal davranış otoritesi” oluşturulmasının büyük önem arz etmekte olduğudur.
Bilindiği gibi, KKTC Merkez Bankası, banka müşterilerinden sadece yazılı veya e-posta yoluyla gelen şikayetleri değerlendirmeye alarak, yetkileri çerçevesinde bankalardan bilgi ve açıklama talep edebilmekte ve resmi şikayette bulunan müşterilerin mağduriyetini gidermeye çalışmaktadır. Ancak, çok az insanın böyle bir seçenekten haberdar olması, bunun yaygın bir çözüm yolu olmasını engellemektedir.
Nitekim, son bir aydır gözlemlenmekte olduğu gibi ülkemizde, haklı veya haksız olarak, mağduriyet yaşadığına inanan banka müşterileri, şikayet ve beklentilerini gerek doğrudan hükümet yetkililerine bildirerek, gerek tepkilerini medya üzerinden dile getirerek, gerekse de bizzat banka yöneticileriyle sosyal medya üzerinden karşı karşıya gelerek dile getirmeye çalışmaktadır.
Öte yandan, KKTC bankacılık düzenleme ve denetim sistemindeki eksikliklerin bu duruma olanak tanıması, bankalar ve banka yöneticileri aleyhinde haksız veya kasıtlı şekilde olumsuz bir olgu oluşturulmasına ve bankacılık sisteminin itibarının zedelenmesine de olanak tanımaktadır.
Gelişmiş ülkelerde vatandaşların bankalara ilişkin şikayetlerini resmi bir bankacılık otoritesi yerine televizyon kanalları veya sosyal medya aracılığıyla dile getirmesi kabul edilemez bir durum olup, herhangi bir şekilde müşterilerini mağdur eden bankalara ilişkin şikayetler bürokrasi engeline takılmadan çok hızlı bir şekilde sonuçlandırılarak gerekli hallerde bankalara çok ciddi cezalar uygulanabilmektedir.
Benzer şekilde, banka müşterilerinin de haksız ithamlarla bankaların ve bankacılık sisteminin itibarını zedelemesine de fırsat verilmemektedir. Bu ülkelerde, banka müşterilerinin şikayetlerini hızlı ve kolay bir şekilde bildirebileceği, örneğin FCA gibi otoritelerin varlığı sayesinde hem mağduriyet yaşayan müşterilerin sorunlarına ivedilikle çözüm getirilmekte, hem de benzer sorunların ileride tekrar yaşanmaması için sorumlu kuruluşlara ağır yaptırımlar uygulanabilmektedir.
Böylelikle, bu otoritenin adil kararlar vereceğine güven duyan vatandaşların şikayet ve tepkilerini sosyal medya veya televizyon kanalları üzerinden dile getirmelerinin de önüne geçilerek bankaların ve bankacılık sisteminin istikrarı korunmaktadır.
Mesela, Birleşik Krallıktaki FCA, haklarını arayan banka müşterilerinin ilk seçeneği olup, şikayette bulunmak isteyen müşterilerin bürokratik veya hukuki süreçlere takılmasını önlemek amacıyla müşteri şikayetlerini telefon üzerinden de kabul etmektedir. FCA bu konuda aktif bir şekilde halkı bilinçlendirmeye çalışmakta ve sürekli olarak mağduriyet yaşadığını düşünen banka müşterilerini haklarını aramaya davet etmektedir. Hatta, bu konuda televizyon ve diğer medya kanalları üzerinden çağırıda bulunmaktadır. Örneğin, birkaç sene önce bu çağırıların daha çok farkındalık yaratması için reklamlarda Arnold Schwarzenegger rol almıştır.
Burada vurgulanması gereken bir diğer önemli nokta ise, ülkemizde Merkez Bankası’nın mağduriyet yaşayan ve resmi şikayette bulunan banka müşterilerinin sorunlarına bireysel olarak çözüm getirirken, benzer sorunları yaşayan ancak resmi şikayette bulunmayan müşterilerin sorunlarını gidermeyerek, bankacılık sektöründe belli bir konuda yaşanan genel mağduriyetlere toplu olarak bir çözüm getirmemesidir.
Dolayısıyla, bu uygulama mağduriyete uğratıldığının farkında olmayan banka müşterilerinin korunmasını sağlanmadığı anlamına gelmekte ve birçok müşterinin bankalara şüphe ve önyargı ile yaklaşmasına neden olmaktadır. Bu durum aslında bankaların avantajına olan bir durummuş gibi algılansa da aslında bankacılık sektörünün itibarını olumsuz etkilemekte, bankacılık sistemine olan güveni sarsmakta ve bu nedenle uzun vadede sektöre büyük zarar vermektedir. Oysa ki, FCA müşteri mağduriyetleri konusunda proaktif bir yaklaşım benimseyerek bireysel sorunlara getirilen çözümlerin benzer sorunları yaşayan bütün müşterilere de yansıtılmasını zorunlu kılmaktadır. Hatta, örneğin müşterisini mağdur eden bir bankanın herhangi bir müşterisine tazminat ödemesine hükmedilmesi halinde (“redress”) bu karar ülkedeki benzer durumumdaki bütün bankalara ve banka müşterilerine de uygulanmaktadır. (Devamı yarın)
KKTC bankacılık düzenleme ve denetim sistemi gözden geçirilmeli (5)
KKTC bankacılık düzenleme ve denetim sistemi gözden geçirilmeli (5)
Diyalog Gazetesi Diyalog Gazetesi
EKONOMİ
Prof. Dr. Mete FERİDUN
Paylaş: