Birikim ÖZGÜR:
Genellikle ayın ilk 1-2 gününde açıklanan enflasyon oranı yıllardan sonra ilk kez ayın ilk haftasının sonunda (ayın 7’sinde) açıklanmış oldu.
Peki, açıklanan bu oran inandırıcı mı ve hayat pahalılığı ile mücadele kapsamında hükümetin performansı nasıl?
Eylül ayında gazetelerde “domatesin fiyatı ateş pahası” manşetiyle pek çok haber yayınlandı. Eylül’de domatesi, kilosu 5 TL’nin üzerinde alabildik. Enflasyon oranının açıklandığı habere göre fiyatı en çok artan ilk üç mal yüzde 48.10 ile çarliston biber, yüzde 40.13 ile ananas ve yüzde 37.55 ile kavun oldu. Ağustos ayı enflasyon oranı açıklamasında domatesteki artış yüzde 291.55 şeklindeydi. Eylül’de en yüksek fiyat düşüşü gösteren ilk üç mal sırasıyla salatalık, limon ve taze börülce oldu. Demek ki hükümet domates fiyatındaki artışı sadece izledi ve bu fiyatın düşmesi için Eylül ayı içerisinde kılını bile kıpırdatmadı.
Diğer yandan akaryakıta 20 Eylül itibariyle ortalama yüzde 2 zam yapıldığı basında yer almıştı. Ağustos ayında da benzer oranda akaryakıta farklı bir zam daha yapılmıştı. Ancak hem Ağustos hem Eylül ayı enflasyon oranı açıklanırken yakıt ve aynı zamanda su gibi fiyat artışı ile anılan ürünleri içeren ana grupta enflasyon oranı sırasıyla yüzde 0,10 (Ağustos) ve yüzde 0,19 (Eylül) oldu.
UBP ve DP’nin bu konudaki sabıkasını da fırsat bilerek sırf muhalefet etmek için “oranlarla oynanıyor” demek istemiyorum ancak bilhassa akaryakıt ve suyun içinde yer aldığı grupta niye kamuoyuna yansıyan yüksek fiyat artışlarına rağmen enflasyon oranının düşük çıktığını gerçekten merak ediyorum.
Bir başka önemli konu ise yine Eylül ayında yoğun tartışmalara sebep olan TÜK’ü kurtarma adı altında uygulamaya sokulan ve ay sonunda yürürlükten kaldırılan yüzde 3 fon uygulamasıydı. Uzun yıllar boyunca fonların artırılmadığı koşullarda piyasadaki oyuncuların fiyat artırma beklentilerini tetikleyici psikolojik etkisi de olması beklenen bu yanlış siyasi kararın enflasyon oranına hiçbir etkisinin olmaması gerçekten ilginç. Kuşkusuz eğer gerçekten bu yanlış siyasi karar pahalılığa yol açmamışsa buna üzülmek değil sevinmek gerekir.
Hükümetin ekonomik büyümeyi tetikleyici hiçbir yaratıcı proje üretmediği, bizim dönemimizde siyasi altyapısı hazırlanıp da hızla ekonomik büyümeye de katkı yapacak biçimde hayata geçirilmesi gereken örneğin su altyapı yatırımları gibi önemli kamu-özel yatırımlarında arpa boyu kat edilmeyen 6 aylık dönem tamamlanmak üzeredir.
Bu hükümetin Türkiye kaynaklı hibe programlarının basın danışmanı edasıyla yaptığı açıklamaların ötesinde ekonomiyi iyileştirecek ve pahalılığı düşürecek ciddi adımlar atabileceğini düşünen var mı merak ediyorum doğrusu…