Kıbrıs sorunu Rumların iddia ettiği gibi 20 Temmuz 1974’te başlamadı...
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan tam 3 yıl sonra, 1963 yılının Aralık ayında, Kıbrıslı Türklere yönelik silahlı saldırıları Rumlar başlattı...
Bunu, sağduyu sahibi Rumlar da kabul ediyor...
Birleşmiş Millletler 1964’ten itibaren adaya Barış Gücü askeri göndermeye başladı...
Ve iki toplum arasındaki sorunların çözümü yönünde büyük çaba harcadı...
İlk müzakereler, dönemin Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri U-Thant’ın girişimleriyle başlatıldı...
Burma asıllı olan U Thant’ın görevi 1971’de sona erdi...
Görev süresince, iki toplum arasında uzlaşma sağlayamadı...
Neden?..
Çünkü; yönetim tam anlamıyla Rumların elindeydi...
Ekonomiyi, dış ilişkileri, herşeyi onlar yönetiyordu...
Kıbrıslı Türkler ise; Türkiye’den gönderilen yardımlarla geçiniyor, fakirlik çekiyordu...
Kısacası bizlerle uzlaşmaya ihtiyaçları yoktu...
Onların hedefi ENOSİS yolunda ilerlemekti...
Yenisi görevde
U Thant gitti, 1 Ocak 1972’de Avusturya asıllı yeni BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim
göreve başladı...
Waldheim, 1974 Barış Harekatı sonrasında, Başpiskopos Makarios ile Kıbrıslı Türklerin lideri Rauf Denktaş’ı bir araya getirdi...
İki tarafın uzlaşmasıyla ortaya bir anlaşma metni çıktı...
Hayatını ENOSİS’e adayan Makarios, 1977 yılında ilk defa ‘İki bölgeli, iki toplumlu federasyona’ imza attı...
Makarios, tarihi zirveden bir süre sonra hayata veda etti ve adada kalıcı bir anlaşma sağlanamadı...
Waldheim; BM Genel Sekreteri olarak 1981 yılına kadar, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda birçok girişim yaptı, ama başarılı olamadı...
Kıbrıslı Rumların ağır saldırısına uğrayan bir kişi olarak akıllarda kaldı...
Cuellar dönemi
Waldheim sonrasında Peru asıllı Javier Perez de Cuellar göreve başladı...
Cuellar; Kıbrıs sorununun çözümü konusunda bir belge hazırladı...
İki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonu öngören bir çözüm konusunda umutluydu...
Fakat Rum tarafı bunu reddetti...
Fanatik çevreler onu da ‘istenmeyen adam’ ilan etti...
Sonuçta 31 Aralık 1991’de görev süresi sona erdi ve Kıbrıs sorununu çözemeden veda etti...
‘Fikirler Dizisi’
Cuellar sonrasında, Mısır asıllı Butros Gali göreve başladı...
1 Ocak 1992 ile 31 Aralık 1996 arasında görev yapan Butros Gali, iki toplumu uzlaştırmak için kendi adını taşıyan ‘Fikirler Dizisini’ hayata geçirmek istedi...
Türk tarafının kabul etmesine karşın, Rumlar bunu da reddetti...
Ne demek oluyor da, Kıbrıs Cumkhuriyeti’ni ortadan kaldıracak öneriler yapılıyor!..
Kilisenin önderliğinde, ortaya konan tüm fikirleri reddedip, diğerleri gibi Gali’yi de ‘istenmeyen adam’ ilan ettiler...
Sıra geldi Annan’a
Butrol Gali’den sonra BM Genel Sekreterliği görevini, Gana’lı Kofi Annan üstlendi...
Yaşanan tüm olumsuzluklara karşın, Kıbrıs sorununun çözümünü başaracağı konusunda umutluydu...
İşin içine Avrupa’yı da katarak yoğun çalışmalar yaptı...
Kıbrıslı Rumların ileri gelenleriyle, özellikle de eski liderleri Yorgo Vasiliu ile yoğun çalışmalar yaptı...
Cuellar Belgesi ve Gali Fikirler Dizisi’nden çok daha kapsamlı bir çözüm planını taraflara sunarak referandum çağrısı yaptı...
Rum tarafı 24 Nisan 2004 yılında bu plana yüzde 75 gibi ezici bir çoğunlukla ‘hayır’ dedi...
Kıbrıslı Türklerin yüzde 65’i ise “evet” oyu kullanarak, barış isteyen taraf olduğunu bir kez daha kanıtladı...
Dönemin Rum lideri Tassos Papadopulos, Annan Planı’nı reddettiği gibi, adının kullanılmasını da yasakladı...
Görüştüğü insanlara “Sakın bana Annan’ın adından söz etmeyin” dedi...
İnsanlık adına hizmetleriyle tanınan, önemli bir şahsiyeti “istenmeyen adamlar” sınıfına koydu...
Ey dünya neredesin?..
Kofi Annan emekli çıktıktan sonra Güney Kore asıllı Ban ki Moon 1 Ocak 2007’de göreve başladı...
Taraflarla sayısız görüşme gerçekleştirdi...
Sırf çözüm olsun diye adaya geldi...
Ne var ki; Kıbrıs Türk tarafına ‘eşit muamele’ gösterdiği gerekçesiyle, diğer BM Genel Sekreterleri gibi daha ilk aylardan Rumların hedefi haline geldi...
Aradan 8 yıl geçtiği halde Ban ki Moon, tarafları uzlaşma noktasına getiremedi...
Kuşkusuz müzakere notlarını inceleyerek, çözümsüzlük konusunda tarafların niyetlerini çok net bir şekilde kavramış oldu...
O halde yapması gereken neydi?..
Elbette gerçekleri dünya kamuoyuna açıklaması, Kıbrıslı Türklere uygulanan ambargoların kaldırılması yönünde açık çağrı yapması gerekirdi...
Ama; Rum saldırılarından çekindiği için bunu yapmadı...
Sadece Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporda, Kıbrıslı Türklerle ilgili bazı ‘iyimser’ ifadeler kullandığı ifade edildi...
Ve Kıbrıs Rum tarafı buna dahi tahammül edemedi...
Müzakereci Mavroyannis acilen New York’a gönderildi...
Fanatik Rum siyasi partileri otomatik tüfeklerle saldırıya geçti...
En sonunda Başpapaz istifasını istedi...
İnsan bir sormaz mı?
Yaşanan bu gelişmeler karşısında dünya devletlerinin hala uyuyor olması veya gerçekleri inat ve ısrarla görmezden gelmesi gerçekten çok üzücüdür...
Özellikle ABD; İngiltere ve AB’nin artık gerçekleri görmesi ve Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün Rumlardan kaynaklandığını kabul etmesi gerekiyor...
Çözümsüzlüğü sürdüren tarafın baskılarından kurtulup, Kıbrıslı Türklere yönelik tüm izolasyonların kaldırıldığını duyurmaları zamanının geldiğini onlara anımsatmak görevimizdir...
1960’lı yıllardan itibaren, Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgilenen tüm BM Genel Sekreterlerini ‘istenmeyen adam’ ilan edenlerin baskı ve şantajlarından kurtulmalarını bekliyoruz...
Ayrıca Rum tarafına artık sorulması gereken şudur:
Tam ayrılığı ne zaman görüşeceksiniz?..
Ona da “hayır” diyorlarsa yapacak birşey kalmadı demektir...
KKTC uyanmalı
Gelinen noktada KKTC’nin artık uyanması ve atak bir politika başlatması gerekir...
Sürekli seçim gündemiyle uğraşmak yerine, ülkeyi düzlüğe çıkaracak, dünya ile ilişkileri geliştirecek bir hareket süratle başlatılmalıdır...
Ve tarihi bir sorumluluğun daha yerine getirilmesi için iş adamlarına, siyasilere ve güçlü örgütlere açık bir çağrı yapmak istiyorum...
Birlik olup, bugün isimlerini saydığım 6 BM Genel Sekreteri’nin heykellerini Kuzey Kıbrıs’ın en gözde yerine dikmeliyiz...
Slogan da şu olmalı:
“Tümü; Rumlar tarafından istenmeyen adam ilan edildi...”