banner564

Akıncı’nın eli güçlendirilmeli

 Kıbrıslı Rumlar bundan 41 yıl önce büyük bir felaket yaşadı...
 Yaklaşık 180 bin kişi, evini, işini, servetini kaybetti...
 Bizdeki gibi, yüzlerce kayıp verdi...
 Kuzeyde yaşayanlar, güneye göç etmek zorunda kaldı...
 Onlar için büyük bir felaketti...
 Ama üç yıl kadar önce 1974’ten de beter bir felaketle yüzleştiler...
 Bankalardaki mevduatların büyük bir kısmını kaybettiler...
 Zenginler fakirleşti...
 Orta dereceli insanlar açlık ve sefalet sınıfına girdi...
 Halen 18 bin dolayında insana yiyecek yardımı yapılıyor...
 Her iki gençten biri iş bulamıyor...
 Yüzlerce mağazaya kilit vuruldu...
 Binlerce insan bankalara olan borçlarını ödeyemez duruma geldi...
 Buna karşın, bu insanların yüzde 80’i ‘hayatından memnun olduğunu’ söylüyor...
Dayanışma ruhu kuvvetli
 İşsiz, parasız insanlar hayatlarından memnun olabilirler mi?..
 Demek ki olabiliyor...
 Çünkü işsizlere ve fakirlere sosyal yardım kuruluşlarından, varlıklı kişiler, yurt dışındaki Rum ve Yunanlılar tarafından yiyecek ve giyecek yardımı yapılıyor...
 İşsiz adam, yürüyüş yapabileceği, oturup kitap okuyabileceği yeşil parklar bulabiliyor...
 Musluktan akan suyu içebiliyor...
 Elektrik, telefon ve suya bizden daha az para ödüyor...
 Sağlık sorununu çözen devlet, ilacını da bedava veriyor...
 Ayrıca, işsizlik sorununu çözünceye kadar devletten bedava psikolojik destek alabiliyor...
Bizim insanımız neden mutsuz?
 Şimdi esas soruya gelelim...
 Kuzeyde çok şükür, güneydekine benzer bir ekonomik kriz yaşanmadı...
 Ancak, Türk parasının değer yitirmesi, ithal ürün fiyatlarının, ev ve araba taksitlerinin sürekli artması nedeniyle halkın yüzde 50’den fazlası mutsuz olduğunu söylüyor...
 Bizzat AB tarafından yaptırılan araştırmaların sonuçları bu yönderdir...
 Ve meselenin can alıcı noktası budur...
 Bir defa kuzeyde sistemsizlik vardır...
 İnsanların hayatı, siyasilerin ağzından çıkacak bir lafa göre değişebiliyor...
 Uzun vadeli plan ve programlar yaparak, halka gelecek için güvenceler verebilen bir siyasi yapı yok...
 Hayvancılık, tarım, sanayi, turizm ve diğer konularda hedefin ne olduğunu, nelerin yapılması gerektiğini kimse bilmiyor...
 İnsanlar yediklerinden ve içtiklerinden emin değil...
 Evlerin içine kadar giren siyaset, neredeyse karı-kocanın dahi arasını açmış durumda...
 Kamu hizmeti tayinlerinde ve terfilerde adalet yok... 
 Hastalanan insanlar devlet hastanelerine güven duymuyor...
 Çocukların eğlenebileceği bir parkımız dahi yok...
 Bunalıma sürüklenen insanlara psikolojik destek yardımı yapılmıyor...
 İşte o nedenledir ki; nüfusun yarıdan fazlası mutsuz olduğunu söylüyor...
Kritik bir süreçteyiz
 Gerçekleri kabullenmeli ve artık çok hızlı bir şekilde toparlanma sürecine girmeliyiz...
 Kıbrıs sorununun en kritik döneminde, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile müzakere heyetine güç verecek değişimleri gerçekleştirmeliyiz...
 Bazı konularda reform yapmaktan çekinmemeliyiz...
 Örneğin eğitim ve sağlık alanında...
 Peki bunları yapabilir miyiz?..
 Niyet varsa yapabiliriz...
 Ama önce Evkaf’ın şu su meselesini çözelim...
 Türkiye 1,5 milyar lira harcayarak suyu ayağımıza kadar getirdi...
 Suyu getirenler “dağıtımını da biz yapacağız” diyorsa ve bu insanların 80 milyonluk bir ülkenin suyunu yönetme becerileri varsa bırakın yapsınlar...
 Fiyatlar mı korkutuyor sizleri?..
 O zaman yetkilendirme yaparken, fiyat garantisini de isteyin...
 Yeter ki bu sorunu bir an önce çözün...
 Dışardan bakanlar halimize gülüyor...
 “Bunlar Evkaf’ın su meselesini dahi çözemediler, Kıbrıs meselesini nasıl çözecekler?” diyerek, bizimle dalga geçiyorlar...
 Onlara daha fazla şans vermeyelim...
 Doğru olanı korkmadan, çekinmeden yapalım ve diğer sorunlarla ilgilenmeye başlayalım...
 Sorunlarımız azaldıkça, müzakere masasındaki gücümüzün artacağından emin olmalıyız...
 Herkese hayırlı pazarlar...
YORUM EKLE

banner608

banner473