Rüşvet ve yolsuzluk artık Kıbrıslı Türk’ün doğasındadır.
Bu nedenledir ki Rumlar onlar için büyük bir felaket olan 1974’ten sonra, aynen İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Almanların yaptığı gibi süratli bir yeniden inşa faaliyetine girişir ve bugün 48 yıl öncekinden daha mamur ve zengin olurken biz onlardan en az yarım yüz yıl geride kaldık.
Hep öyle değil miydik?
Osmanlı’nın adayı elinde tuttuğu 300 yıl içinde de nal topladık. (Akdeniz’in en büyük nal koleksiyonu bizde olmalı.)
Biz ise, çalışmak yerine, Rum’dan kalan serveti yağmalamaya giriştik. Bu talan bugün hala devam etmektedir.
Hırsız politikacı, bürokrat ve belediye koalisyonu boş kalan alanlara ucuz konut kondurmak için gece yarısı kararnameler yayımlıyor. (Gece yarısı hırsızların en sevdiği zamandır.) Hasan Hastürer’in yazdığına göre, hazır olda bekleyen müteahhitler dosyacıkları ile sabahın köründe izin için başvuruyorlar.
Mahkeme yürütmeyi durdurdu ama inşaata başlarlarsa kim önleyecek? Dürüst ve cesur kim var bu çirkef yönetimde?
Bir tek mahkemeler. Onların kanatlarını kesmek için de TC destekli UBP yeri eşeliyor.
Çocukluğumda Kıbrıs herhalde dünyanın en güvenli yerlerinden biri idi. Annem onu her gece ziyaret gelen komşusu girsin diye anahtarı dış kapıda bırakırdı. Senede bir cinayet ya olur ya olmazdı. Hırsızlık da enderdi. Herkes herkesi tanıdığı için çalıp yakalanan hem kendini hem de ailesini rezil ederdi. Ailesi ezilir, kendisi başka yere gitmek zorunda kalırdı.
Lefkoşa’da bir gözlükçüde dükkân sahibi Rum, Türk olduğumu öğrenince beni ofisine davet etti. Kalın bir muhasebe defteri çıkardı. Sayfalar mürekkepli kalemle yazılmış Türk isimleri ile doluydu. İsimlerin karşısında rakamlar vardı. “Babam peynirci idi,” dedi. “Türkler ondan taksitle peynir alırdı. Bir tek borcunu ödemeyen olmadı.”
Böyle idi çünkü nüfus yerleşikti. Herkes nesillerden beri aynı yerde otururdu.
Türk toplumu 1974’ten sonra darmadağın oldu. Güneyden binler, kuzeyden on binler Rumların terk ettiği yerlere doluştu. Toplum bütünlüğünü, geleneklerini, yerliliğin ve komşuluğun getirdiği huzuru ve rahatı kaybetti. Güney Kıbrıs olarak kalırken Kuzey ne Kıbrıs ne TC, acayip bir yer oldu.
Yeni bir düzen meydana geldi ve eski düzeni belirleyen gelenekler ve insan ilişkileri bu sistemin bir parçası olmadı. Yeni düzene talan politikası, talan ekonomisi, talan ahlâkı, talan ilişkileri hâkim oldu. Ve bunun toplumda yarattığı acıklı “ongarılanlar” ve “ongarılmayı beceremeyenler” bölünmesi.
Yeni düzenin en belirgin özelliklerinden biri utanmazlıktır. Benim çocukluğumda çalıp yakalanan dışlanır, nereye kaçsam diye düşünürdü. Şimdi çalanlar Mercedes mi Range Rover mi alsam diye düşünüyor.
Geçiş o kadar süratli oldu ki benim gibilerin, ki süratle tükeniyoruz, hala başı dönüyor.
Sayın Münir, Talan edip batırdığımiz KKTCyi bugün getirdiğimiz noktada gelecek günlerimiz bu günlerimizi aratacağı kesindir ! Yağmalayıp sattığımız ve bizimdir dedigimiz Rum malları için ise Etme Bulma Dünyamızda Uluslararası Hukukun kapımızı çalacağı gün ise Başımızı dizimizi döveceğimiz kaçınılmazdır ! Cennet gibi Ülkemizi kırk yılda maalesef Cehenneme çevirdik, Uluslararası Uçuş yasağı olan ve Ambargolar altında ezilen KKTCyi ne biz tanıdık ve ne de Dünyaya tanıtabildik bu saaten sonra ise yarı yarıya Fakirleşip yoksullaşan KKTCumhuriyetinin tanınacağına Dünyada yöneticilerimizden başka kimse inanmıyor!
Allah Sonumuzu Hayır Eylesin !