Akdeniz bahçesi hayata benzer: kısa bir süre çiçek açar ve sona erer.
Akdeniz bahçesinin gençliği yağmurdur.
Uzun, susuz yazı sona erdiren yağışlar tohumları uyandırır, boş dalları çiçek açmaya ve yapraklandırmaya razı eder, soğanlı sümbülleri, nergisleri, kardelenleri toprağın üstüne yollar. Güller surat asmayı bırakır. Ekşililer (ekşiyonca) azgın bir iştahla çiçeklerini çıkarır. Papatyalar boy verir.
Her şey aynı zamanda açmaz. Laleler çiçek vermeye başladığında nergisler çoktan ölmüştür. Nar, bademden iki üç ay sonra yaprak verir. Gene de en çok çiçek ve yeşilliğin olduğu bir gün vardır, bir tür muhteşemlik zirve ânı. Ve bir de solmanın başladığı an ki o da ekşililerin çıktıkları gibi hep birlikte solup yere uzandıkları zaman başlar, yani bu günlerde.
Çiçek ve yeşillik şöleni uzun sürmez. En çok üç dört ay.
Bitkilerin en coştuğu, adanın en güzel ayı Mart’tır. Nisan da güzeldir ama güzel yağmur yapmamışsa, Nisan’da sararma başlar. İşte ekşiliceler… Gürültüyle çıktılar, sessizce öldüler, egemenliklerindeki alanlar sapsarı oldu.
Akdeniz’de yağmur az ve mevsimsel, yazlar uzun ve tamamen kurudur. Yağmursuzluk altı yedi ay, hatta sekiz dokuz ay sürebilir.
Kurak aylarda çeşme veya kuyu suyu kullanarak bahçe yeşil ve çiçekli tutulabilir. Adada su kıt olduğu için benim seçimim bu değildir. Sadece ilkbahar yağmurlarıyla çıkacak şeyler ekerim. Doğaya karşı gelmek istemem. Bu nedenle, harika çiçekleri olmasına rağmen, Akdeniz’i sevmeyen clematis, manolya gibi şeyler de dikmem. Acemilik yıllarımda yaptım ve ödülüm ölü bitkiler oldu. (“Acemilik yıllarımda” dedim diye şimdi ustayım sanmayın. Şimdi ne acemiyim ne de usta.)
KKTC’de yaşamanın dezavantajlarından birisi, son zamanlarda az çok ilerleme olmasına rağmen, zengin bahçe pazarlarının olmamasıdır.
İngiliz Kraliyet Bitki Derneği RHS’ye göre, ülkedeki bahçe pazarlarında 80,000 değişik bitki satılmaktadır. İngilizler dünyanın en bahçe düşkünü milletlerindendir.
O kadar ki, İngiltere’de hiç işçi ihtilali olmaması, işçi sınıfının bahçeciliğe olan tutkusuna veriliyor.
Burada İngiltere’deki kadar zenginlik beklemiyoruz tabii, ama hiç olmazsa bahçe pazarlarında değişik soğanlı çiçekler satılsa. Yurt dışından getirtmek de pratik değil, çünkü KKTC posta servisi arkaiktir.
Satın aldığımda arpa-buğday tarlası olan bahçemi sürdürmeyerek kendi hâline bıraktım, ama tamamen değil. Çoğaltmak istediğim çiçeklerin, meselâ, tohumlarını toplayıp sonbaharda ekiyorum. Beklentim, her yerde otların arasında arpa çiçeği veya papatya gibi çiçekler çıkması.
Akdeniz bahçecisi iseniz yağmuru ve yeşili olduğu kadar yağışsızlığı ve sarıyı da sevmeyi öğrenmeniz gerekir.
İngilizce bilen meraklılar Akdeniz Bahçe Derneği’nin sitesini öğretici bulabilir: https://mediterraneangardensociety.org
23 Nisan 2022 tarihli yazı
Her salı günü bu sayfayı yeni bir yazı görememe ihtimalîne karşılık büyük bir karamsarlıkla açıyorum, sonra yeni bir yazı görünce mutlu oluyorum. O kadar güzel ve öğretici bir yazı ki. Doğadaki değişimi, döngüleri, doğa için emek vermeyi yine mükemmel anlatmışsınız Metin Bey. Yazıyı okurken hem doğada hem insan hayatında gezindim. “Muhteşemlik zirve ânı” dediğiniz doğadaki o zaman dilimi için Orhan Pamuk’un “hayatımın en mutlu ânıymış, bilmiyordum” cümlesini hatırladım. İnsanın da hayatında kendini çok iyi hissetiği uzun sürmesi temennimiz olsa da genellikle kısa süren zamanlar yok mu? “Akdeniz bahçesi iseniz yağmuru ve yeşili olduğu kadar yağışsızlığı ve sarıyı da sevmeyi öğrenmeniz gerekir.” Hayatımızdaki insanlar için de aynısını yapmıyor muyuz. Az sevdiğimiz ya da sevmediğimiz yönlerini de kabullenmiyor muyuz. Metin Bey, bahçeniz için emek verirken o bahçeden çıkan kelimelerle bizlerin hayatına ne çok dokundunuz ne çok ve iyi ki yazdınız. Özleminiz hiç azalmıyor…