Savaşların, savaşmak dışında, insanlık dışı olayları, katliamları, tecavüzleri, yakıp yıkmaları, çalıp çırpmaları barındırdığını bilmeyen yok.
İnsanlığın var oluşuyla birlikte hasım duruma düşen kesimlerin “güçlünün zayıfa tahakkümünü” yaşattığını, her döneme ait tarih kitaplarında bulmak mümkün.
Kısacası, tarihler öncesinden başlayan ve günümüze kadar gelen savaşlarda, yakın tarihlerde Bosna Hersek’te, hatta yaşam sürdürdüğümüz şu küçük adamızda 1963’le başlayan süreçte Kıbrıs’ın dört bir yanında, mazlum duruma düşürülmüş Türk bölgelerindeki insanlara, Muratağa, Atlılar, Sandallarda, Dohni’de ve diğer yerleşim birimlerindeki masum Türklere yapılanlar ortada.
İnsanlık dışı olaylar, katliamlar, ırza tecavüzler kanıtlarıyla ortada dururken Norveç e sığınmış Kürt Roni Alasor adlı birinin 1974 harekatlarıyla ilgili olduğunu iddia ettiği ahlaksız yalanlara, gerçekleri araştırmadan ortaya atılan çirkinliklere ancak inanmak eğilimindeki kansızlar inanır!
Bir süre önce yerel bir gazetemizde alıntı olarak yayınlananları üzüntü içinde okudum.
Gerçeklerden tamamen uzak olan Roni Alasor’un yazdıkları, uyduruk isimler ortaya atarak kitabında yer verdiği söyleşiler, Türk düşmanlığını salgılamak için yapılmış ahlaksız bir senaryodan ibarettir.
İlgili mercilerden yayınlanan bu iğrenç iftiralara bir tepki, bir cevap çıkabilir umuduyla boşuna bekledim.
İftira boyutundaki bu yayınların önünü kesmek adına yasal düzenlemelere hala daha gidilmeyişinin tepkisi içindeyim!
Öyle görülüyor ki yalanlara görmezden gelinerek tahammül gösterilecek ve bu kervan yoluna böyle devam edecek.
Tıpkı Kumsal baskınında Doktor Binbaşının şehit edilen eşi ve çocuklarını Türklerin öldürdüğü yalanını alçaklık boyutunda ortaya atılanlar gibi!
15 Temmuz 1974’te Rum ve Yunan cuntasının adada başlatmış olduğu darbenin hemen sonrasında eşim ve çocuğumla birlikte yaşamakta olduğumuz Meriç (Mora) köyünde, köy savunmasında görev aldım.
Bu görevim ikinci harekatların nihayetine kadar devam etti!
Sıcak savaşın devam ettiği süreler içinde bölgede çetin gelişmeler yaşandı.
Ancak Meriç köyünde ya da Meriç köyüne bağlı diğer köylerde ilticacı Roni Alasor’un kitabında yaymaya alıştığı gibi içlerinde çocuk ve kadınlarında olduğu 100 Rum’un öldürülmesi gibi olaylar hiç yaşanmadı. O günlerde 800 civarında Türk insanının yaşadığı Meriç (Mora) sokaklarında böylesine olaylar olmadı.
Sorabilirsiniz, aramızda o günlerde farklı siyasi görüşlere sahip silah arkadaşlarımızdan birçoğu bugün hayattadır.
Kimsesiz iki küçük Türk kızının, o günlerde bölgede görev yapan komutan tarafından ırzına geçilmesi ise uygulanmak istenilen senaryonun boyutunun nerelere vardırılmak istendiğinin bir işaretidir.
Rum ve adada barındırdıkları Yunanlılar öncelikle 23 Aralık 1963’ten ikinci harekatların sona erdiği 15 Ağustos 1974’e kadar adada Türklere uyguladıkları katliam ve mezalimlerin, ırza tecavüzlerin hesabını vermek zorundadır.
Uyduruk ve tamamen Türk ve Türkiye düşmanlığı salgılayan ilticacı kalemlerle, işbirlikçi marifetleriyle, adada yaşananları ahlaksız yalanlarla saptırmak mümkün değildir!
Ne var ki böylesi ahlaksız yalanlara kayıtsız kalmak da doğru bir yöntem değildir!
Ahlaksız yalanlar!
- 18 Eylül 2021, 09:48
- 212
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi