Geçmişte ağaçlarla kaplı olduğu için yeşil ada olarak tanınan ülkemiz, ağaçların katledilmesi sonucu yarı çöl bir duruma getirilmiştir.
Bitki örtüsünün azalması sonucunda da kuraklık, yeraltı sularının azalması, toprak erozyonu, teneffüs ettiğimiz havadaki toz zerreciklerinin artması gibi sorunlarla karşı karşıyayız. Sonbaharda ağaçların yapraklarının toz tabakası ile kaplı olması, soluduğumuz havada ne kadar toz bulunduğunun kanıtıdır.
Bilimsel kriterlere göre, bir ülkede ormanların yararlı etkilerinin görülebilmesi için (başka bir deyişle sürdürülebilir bir doğa için), bitki örtüsü oranının tüm ülke yüzölçümünün en az % 30’u kadar olması gerekir.
Bu durumda, ülkemizdeki bitki örtüsü varlığımızı kabul edilebilir düzeye çıkarabilmemiz için, halen 66.000 hektar olan orman alanımızı, yaklaşık 100.000 hektara yükseltmemiz gerekir.
Bu hedefe ulaşmak için de, ülkemizdeki hali ve tarım dışı hazine arazilerinden 34.000 hektar arazinin, orman dairesine tahsis edilmesi ve düzenlenecek etkin kampanyalarla ağaçlandırılması gerekir.
Ağaç varlığımızın kısa sürede istenen düzeye çıkarılabilmesi için, geleneksel yöntemler yanında, başka yöntemlerden de yararlanılmasında yarar vardır.
Bu çerçevede, özendirici maddi desteklerle özel ormancılığın teşvik edilmesi ve özellikle tahıl tarımına elverişli olmadığı halde, sırf tarımsal sigorta yardımlarından yararlanmak amacı ile bu yetiştiriciliğe ayrılan arazilerin ağaçlandırılmasının sağlanması yararlı olacaktır.
Ayrıca, başka ülkelerde yapıldığı gibi, ağaçlandırma ile ilgili olan Sivil Toplum Örgütlerine de rol verilmesi isabetli olacaktır. Bu çerçevede, Anavatan ve başka ülkelerde vatandaşlar; doğum günleri, evlenme gün ve yıl dönümleri, işe girme veya terfi etme gibi önemli günlerinde; ağaçlandırma konusunda faaliyet gösteren Vakıf veya benzeri hayır kurumlarına bir miktar para ödeyerek, kendi isimlerine ağaç diktiriyor.
Böylece hem vatandaşlar ağaç diktirerek doğaya karşı görevlerini yapmanın huzuruna kavuşuyor, hem de ağaçlandırmaya katkıda bulunuyor.
Ülkemizde de böyle etkinliklerin yapılabilmesi amacı ile devletin ağaçlandırma ile ilgili Sivil Toplum Örgütlerine arazi tahsis etmesi yararlı olacaktır.
Ayrıca ağaç fakiri olan ülkemizde, devlet ve belediyeler yanında, vatandaşlarımızın da ağaç dikmeleri, ülkemizin yeşillendirilmesine ve iklim koşullarımızın iyileştirilmesine az da olsa katkıda bulunacaktır.
Şehirlerde yaşayan vatandaşlarımız, ev bahçelerine süs bitkileri ve meyve ağacı dikmektedir.
Belediyelerin çoğu da halen, ağaçlandırma faaliyetlerine geçmişe göre daha çok önem vermektedir.
Yalnız kırsal alanlarda sürü hayvancılığı nedeniyle, vatandaşların tapulu arazilerine ağaç dikmeleri maalesef riskli, hatta olanaksızdır.
Çünkü asayiş yetersizliği nedeniyle, kırsal alanlardaki arazilere dikilen ağaçlar çobanlar tarafından hayvanlara yediriliyor.
Ayrıca bazı kişiler, kırsal alanlarda kendilerine ait olmayan ağaçları keserek, odununu gazete ilanları ile pazarlamaktadır.
Kırsal alanlarda ağaçlara zarar verilmesinin önlenmesi amacı ile hiç olmazsa bölgesel olarak Desteban (köy koruyucusu) atanması isabetli olacaktır.