banner564

Afrika düşündüğünüz gibi değil



 

15’inci yüzyıldan başlayarak milyonlarca siyah insan plantasyonlarda köle olarak çalıştırılmak üzere Avrupa’nın Portekiz, İspanya ve İngiltere gibi sömürgeci devletleri tarafından gemilerle ‘Yeni Dünya’ya taşındı.
 
Bilmiyorum, hiç merak ettiniz mi?
 
Avrupalılar şeker kamışı, pamuk, pirinç vesaire gibi onlara büyük servet kazandıran plantasyonları neden Amerika ve Karayipler’de kurdu ve oraya her yıl, çoğu yolda telef olan yüzbinlerce Afrikalı taşıdı da Avrupa pazarlarına daha yakın olan, toprağın uygun ve köleleştirecek insanın sayısız olduğu Afrika’da kurmadı?
 
Bugüne kadar merak etmediğim ve neden merak etmediğime şaşırdığım bu sorunun cevabını Howard W. French’in Born in Blackness (Karanlıkta Doğmak) adlı kitabında buldum.
 
 
Bu acayip fenomenin en büyük nedeni hastalıktır.
 
 
Batılılar tarafından “keşfedilinceye” kadar Amerika’nın yerlileri on binlerce yıl izole yaşadı. Beyazlarla temas eder etmez onların ve hayvanlarının -özellikle domuzların- taşıdığı hastalıklar büyük bir süratle onları kırmaya başladı. Bu hastalıklara bağışıklıkları yoktu, nezle bile onlar için öldürücü idi.


French’in sözünü ettiği bir demografik araştırmaya göre, 1492’de Kolomb, Yeni Dünya’ya vardığında Amerika kıtalarında o zaman dünyada yaşayanların yüzde 10’una tekabül eden 60 milyon insan vardı. 1600 yılına gelindiğinde beyazlarla temas sonucu dört milyon insan kaldı.

 
 
Afrika’da epidemiyolojik denge bunun tam tersi ve beyazların aleyhine idi. Orada malarya ve sarı humma gibi hastalıklara karşı bağışıklığı olmayan Avrupalılar idi. 
 
 
Modern çağların başlangıcında Batı Afrika’ya gelen beyazların yüzde 25’i, bazı hâllerde yüzde 75’i orada bulundukları birinci yıl içinde ölüyorlardı. Hijyen konusunda bilgi arttıkça bu oranlar düştü, ama hiçbir zaman yüzde 10’un altına değil.
 
 
French’e göre hastalık nedenlerden bir tanesi idi. Diğer, belki de daha önemli bir neden, daha vardı.
 
 
Yaşadığımız günlerde bile ekvatorun güneyindeki Afrika hakkında aklımızda basmakalıp yanlış fikirler baskındır, diye yazıyor French. Afrika çoğumuzun gözünde bir Safari Parkı, geri kalmış, devletleşmekte başarısız olmuş, kargaşa içinde ülkeler topluluğudur. 
 
 
French’e göre bu stereotipler bugün olduğu gibi o zaman için de yanlıştı. Batı Afrika ile ticari temaslarını 1500’lerde sıklaştıran Portekizliler orada krallar, ordular ve organize devletler buldular. Bunlar gerek sosyal, gerek siyasal örgütlenme olarak Avrupalılardan pek farklı değillerdi. Kısa zamanda savaşarak onları alt edemeyeceklerini anladıkları için ticari anlaşmalar yapmaya giriştiler. Afrikalılar beyazlarla ticaret yapmaya, hatta köle satmaya razıydılar ancak gelip yerleşmelerine değil.
 

Zamanla Afrika ile Avrupa’nın arası açılacaktı, ama ilk başlarda öyle bir şey yoktu.
 
 
Avrupalılar plantasyonları Afrika’da kurmak yerine Afrikalıları Amerika’ya taşımayı en iyi değil, en pratik seçenek olduğu için tercih ettiler.
 
 
Ta ki Avrupa devletleri 19’uncu yüzyılda bir araya gelip Afrika’yı aralarında paylaşıncaya ve oralarda görülmemiş bir zulüm çağı başlatıncaya dek…

2 Ağustos 2022
 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Ege’de Bir Sahil Kasabası
Ege’de Bir Sahil Kasabası - 3 ay Önce

Dün, uzun zamandır gitmediğim bir sahil kahvesine gittim. O kahvede, Metin Bey’in o gün yayınlanmış yazısını ya da daha önce yayınlanmış yazılarını okurdum. Buraya yazdığım yorumların bir kısmını o kahveden yazdım. Dün, bir an için, sadece bir an için zihnim bana bir oyun oynadı. Sanki yeni bir yazı okuyacağım ve yorum yazacağım hissine kapıldım, içim mutlulukla dolarak. Bir an idi, sadece bir an, geldi ve hemen geçti. Sonrası hüzün olsa da her şeye rağmen o anda olmak güzeldi. Tekrar tekrar teşekkürler Metin Bey. Hiçbir zaman hakkınızı ödeyemeyeceğiz.

Nimet Kuyucu
Nimet Kuyucu - 3 ay Önce

Sevgili Metin Münir in, eski de olsa hala masal adındaki yazıları, güzel bahçesi, Ozanköyde ki yaşamı,, okumak tiryakilik yaratmıştı. Neredeyse 2024 Kasım geldi,, eski bir dosttan haber alır gibi,, bir zaman ara verip, yeniden baktığımda,, eski(meyen) hoş bir yazı görmek. Arada Ozanköyde yaşayan biri olarak, dehşetli merak etmekteyim, bahçeyi, evi, ağaçları, çiçekleri,, onca hikaye paylaştığı mutfağı,,,,,, özetle anıları. O evi Metin Münir müzesi,, kitapevi,, kitapevi/Cafe,, vs vs,, yaşatmayı düşünmezler mi sevgili evlatları. Acaba??

Ege’de Bir Sahil Kasabası
Ege’de Bir Sahil Kasabası @Nimet Kuyucu - 2 ay Önce

Ayşe Hanım merhaba. Diyalog gazetesinin yazıları yayınlamasından ben de kendi adıma çok memnunum. Metin Bey’i özlemle anarak yazısını ve okuyucu yorumlarını okumak, Metin Bey’in dayanılmaz yokluğunda bana güç veriyor. Bu sayfayı düzenli takip ettiğinizi düşünerek şunu da eklemek istiyorum: Diyalog Gazetesinin yazıları düzenli olarak yayınlaması ve yayınlamış yazıları tekrar tekrar yayınlamaması için muazzam bir okur çabasının ve o çabaya sevgili Espasito’nun desteğinin de unutulmaması gerektiğini düşünüyorum. Bir diğer yazmak istediğim konu da, biz okuyucular Metin Bey’den sonra büyük bir acı ve boşluk içindeyken onu tanıyanlar tarafından; sevgili halanız ve yine sevgili Espasito tarafından bize Metin Bey hakkında bir şeyler yazılması -yorumlarda da görmüşsünüzdür- bizleri çok mutlu etti. Siz de sorular karşısında bahçe hakkında bizlere bilgi verdiniz sağ olun. Zaman zaman siz ve kardeşlerinizden, yakınlarından cümleler duymaya devam etmek beni ve inanıyorum ki buradaki tüm okurları çok mutlu edecektir. Sevgiler…

Bir okur
Bir okur @Nimet Kuyucu - 3 ay Önce

Evlatları veya Diyalog yapmaz mı bu dediğinizi? Bir haber vermez mi o bahçeden? Diyalog bir muhabir gönderse keşke? Veya çocukları Metin Bey'in buraya bir şeyler yazsa...

Ruh ikizi
Ruh ikizi - 3 ay Önce

Tarihimiz gibi, her günümüz dram!
Nurlar içinde uyu sayın MM.

Faruk Ercan
Faruk Ercan - 3 ay Önce

Ruhun şad olsun aziz MM.

Nimet Kuyucu
Nimet Kuyucu - 2 ay Önce

Sevgili Ayşe Münir merhaba,, duyarlığınız ve cevabınıza teşekkür ederim. Ben çok okuyan bir insanım. Herşeyi,, tabiatıyla ömrüm boyunca severek takipettiğim köşe yazarları da oldu. Ama, hiçbiri,, haftanın 3 gününü iple çekecek Tiryaki lik yaratmadı MM i buluncaya dek. Kıbrısta yaşayan kardeşlerim ve yeğenlerim bazen,, "senin neden Ozanköy tepesinde bir yer aldığını biliriz,, çok sevdiğin Bi yazar varmış,, ondan sebep Ozanköy çekmiş seni" derler. Daimi okurları bilir, Ozanköy yazıları masal gibidir. Onları okumak,, avutur, yatıştırır, mutlu eder. Öyle bir yazı dili var ki,, taa gençliğinde romana öyküye yönelse,, kimbilir neler olurdu. Betimlediği cennet doğanın içinde uyusun

banner608

banner474