banner564

Adını isyan koydu

  Rum tarafı en zor koşullarda dahi, propaganda faaliyetlerinden vazgeçmez...
  Tam tersi çalışmaları daha da yoğunlaştırır...
  Propaganda faaliyetlerinde temel hedef Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığını ve bunun sahibinin Kıbrıslı Rumlar olduğunu kabul ettirmektir...
  Kıbrıslı Türkler ise Ermeni ve Maronitler gibi azınlıktadır...
  Bir ikinci önemli husus ise Türkiye’yi işgalcilikle suçlamaktır...
  Şimdi bu iki önemli iddia üzerinde kafa yoralım...
  Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sahibi Kıbrıslı Rumlar mıdır?..
  Elbette değil...
  Fakat; dünya kamuoyuna bu şekilde baskı yapıyorlar...
  Ve büyük ölçüde başarılı oluyorlar...
  Kıbrıslı Türklerin 1963’te isyan başlattıklarını, ardından devlet organlarındaki görevlerini terk ettiklerini söylüyorlar...
  Nitekim Rum Başpiskoposu Hrisostomos’un son açıklamaları bu yöndedir...
  Rum yayın kuruluşu RİK’e yaptığı açıklamada 1963 olaylarının bir isyan hareketi olduğunu iddia edebilecek kadar yalan konuşabiliyor...
  Kıbrıslı Türklerin, devlete karşı isyanı!...
  İğrenç bir durum...
  Üzücü olan şu ki; çok azınlıkta olsalar bile içimizde bazı kesimler de; ya memuriyet döneminde terfi ettirilmedikleri için ya da siyasi duruşlarından dolayı Rumların bu saçma tezlerine destek vermek suretiyle, yalana ve sahteliğe dayalı bir propagandaya alet oluyorlar...
  İkinci iddialarına geçelim...
  Yani Türkiye’nin işgalcilikle suçlanması meselesine...
  Türkiye buraya niçin geldi?..
  Adayı işgal için mi, yoksa akan kanı durdurmak için mi?..
  Türkiye, Kıbrıs’a gelmeseydi adanın Yunanistan’a ilhakını kim önleyecekti?..
  Elbette hiç kimse...
  Öyleyse; bu iki yanlış tez konusunda Türk tarafı neden sesini yükseltemiyor?..
  Neden haklı olduğu bir davayı anlatamıyor?..
  Neden; aleyhteki propaganda karşısında sessiz kalıyor?..

Çözüme karşı mı geliyoruz?..
 
  Yalan, yanlış propaganda faaliyetlerine karşı çıkmak, çözüme karşı çıkma anlamına mı geliyor?..
  Kesinlikle hayır...
  Ne var ki; milliyetçi olmakla övünen siyasilerimiz dahi yanlış propaganda faaliyetleri karşısında sessiz kalmayı tercih ediyor...
  Gerçeklerin böyle olmadığını anlatmaktan kaçınıyor...
  Neden?..
  Barış aleyhtarı gösterilmemek için!!!
  Çok enteresan bir durum...
  Hem üzücü, hem de zarar verici bir siyaset anlayışı...
  Halbuki; gerçekleri anlatmak ve ısrarla savunmak, bu ülkede kalıcı bir barış için şarttır...
  Gerçekleri savunmaz ve başınızı dik tutmazsanız, yalan üzerine kurulacak yeni bir ortaklığın çok kısa sürede yıkılacağını ve bu kez hiç kurtuluş şansınızın olmayacağını bilmek zorundasınız...

Daha kötü değiliz
 
  Kıbrıslı Türkler şu an itibarıyla Rumlardan daha kötü bir durumda değildir...
  Ay başında maaşını almayan bir kamu görevlisi yoktur...
  Kuzeyde iflas eden hava yolu şirketinin çalışanları devlette işe alındı...
  İflas eden bankaların birçok çalışanı da öyle...
  Ama Rum tarafında kapanan kamu kuruluşlarının çalışanları beş parasız ortada kaldı...
  Hiç kimse onlara sahip çıkmadı...
  Bankalardaki mevduatların yüzde 40’ı tıraşlandı...
  Yüzlerce işyeri kapandı...
  Çok sayıda zengin fakirleşti...
  Bizde ise çok şükür batırılan bankaların parasını son kuruşuna kadar Türkiye ödedi...
  “Ya paramı verirsiniz, ya da beyaz bayrakla Rum’a teslim olurum” seslerinin yükselmesi karşısında, kooperatiflerde batırılan paraların tamamını da Türkiye ödedi...
  Halkımız bunları unutmuş değildir...
  Acil ihtiyacımız ise ülkede temiz yönetimdir...
  Her alanda seferberlik başlatılmalı, halkı üzen sorunlar ortadan kaldırılmalıdır...
  Kıbrıs konusunda ise çok etkili bir tanıtım kampanyası başlatılmalıdır...
  Adanın neden bölündüğünü ve sorumluların kimler olduğunu herkese anlatmak zorundayız...
  Sağlam bir gelecek için bunu başarmalıyız...
YORUM EKLE

banner471

banner474