Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türk Mustafa, başından geçen ‘trafik maceralarını’ anlatıyor...
“Londra’ya geldikten sonra baktım ki etrafta fazla polis yok... Ben de 350 sterline bir araba satın alıp sürmeye başladım” diyor...
Hikayenin bundan sonrası çok ilginç...
Birlikte okuyalım:
İki yıl süreyle arabaya sigorta, ruhsat çıkarmadım...
Muayeneden de geçirmedim...
Alkol sınırı varmış, hiç aldırmadım...
İçtim, sürdüm...
Yolda giderken Zeki Müren’i de dinledim...
Sonunda bir gece yol kenarında gizlenen polis aracı peşime düşerek, beni durdurdu...
“Ehliyetiniz beyefendi...”
Ehliyet mi?.. Evde unuttum...
Ruhsat, sigorta ve muayene belgesi lütfen...
Onları da evde unuttum...
Öyleyse balona üfle...
Geceyi karakolda geçirdi
Kıbrıslı Mustafa, balona üfledikten sonra karakola götürüldü ve geceyi orada geçirdi...
Sabahleyin uyandığında yargıcın huzuruna çıkarıldı...
İlk defa suç işlediği için cezası bin 500 Sterlin veya 3 ay hapislik oldu...
Ayrıca 6 ay sürüş yasağı verildi...
Mustafa fabrika işçisi ve 3 çocuk babası...
Cebinde bin 500 lira olsaydı, tatil için Kıbrıs’a gelir anasını görürdü...
Neticede parayı ödeyemedi ve 3 ay hapislik yedi...
Özgürlüğüne kavuştuktan sonra işe gidip, gelmesi zorlatı...
Kendi kendine “iki yıl daha idare edebilirim” diyerek, cezalı olduğu halde arabayı yeniden kullanmaya başladı...
Ve bir akşam yeniden polis tarafından durduruldu...
“Siz yasaklı değil miydiniz?..”
Evet ama nereden bildiniz?..
Araç plakanız sistemde kayıtlı...
Fotoğrafınız da...
Mustafa şaşırır...
“Vay be İngilizin aklına kurban olayım...”
Geceyi yine karakolda geçirir ve sabahleyin yargıcın karşısına çıkarılır...
Yargıç “yine mi sen” diyerek, azarlamaya başlar...
Mustafa bozuk şivesiyle “Sorry sir” deyip defalarca özür diler...
Yargıç bu kez daha sert bir ceza verir:
“3 bin sterlin ve 3 ay hapislik.Veya 6 ay hapislik... İki yıl araç kullanmaktan men...”
Mustafa 3 bin sterlini ödeyemez ve 6 ay hapiste kalır...
Çıktıktan sonra bir daha direksiyon başına geçmez...
Burası Kıbrıs
Londra örneğini, Avrupa’da trafik cezalarının ne kadar ağır ve caydırıcı olduğunu vurgulamak için aktardım...
Bir de Kuzey Lefkoşa’ya bakalım...
Araç sürücüsü, kaldırımda yürüyen yayaya çarparak, onu ölümle yüz yüze getirir...
Yayanın iki ayak bileği kırılır, kafasında çatlaklar oluşur...
Hastanede yoğun bakıma alınr ve ameliyat üstüne ameliyet geçirir...
Sürücü ise; olay yerinden kaçarak evine saklanır...
Polis onu 4 gün sonra yakalar...
Adaletin karşısına çıkarır...
Mahkeme ‘yargılanmak üzere serbest bırakılmasına’ karar verir...
Aradan neredeyse 1.5 yıl geçtikten sonra yargı sırası gelir...
Yargıç, kazada tüm kusurun sanıkta olduğunu söyler ve cezayı açıklar:
20 gün hapislik...
Londra’daki Mustafa, kaza yapmamıştı...
Sadece evrakları yoktu ve alkol sınırını yüzde 20 aşmıştı...
İlkinde 3 ay, ikincisinde 6 ay hapis yattı...
Kaldırımda yürüyen bir yaya çarpmış olsaydı en az 8 yıl hapislik yerdi...
İşte o nedenle bu ülkede cezalar caydırıcı olmadığı sürece ne trafik suçları, ne de başka suçlarda azalma olmaz...
Daha güvenli ve daha huzurlu bir yaşam için yasaların bir bir elden geçirilmesi gerekir...
Bunun takipçisi olacağız...
Reşat bey güzel bir konuya deģindiniz caydirici cezalar gelmese memleket adam olmaz.bizde çok uğraştik kaçaklarla para almiyorum gec sanki sosyal yardim para almiyor olacak işmi sene 1958 kibrista morlar yayginidi ve allah rahmet eylesin oğuz iki birin babasi gürültülü motorlari gece yarisi yataktan kalkarak elinde bir süpüge deynegi eksozu icine sakardi bakayim susturucu sökükse motora el koyardi sabah mahkemeye götürülürdü şimdi öylemi yabancilar gürültüden uyuyamaz kimse ilgilenmez inşalah yeni ulaştirma bakani bir el atar saygilar sunar