banner564

ABD ve AB Husilere müdahale etsin mi; etmesin mi?

Husilerin saldırıları bir örnektir aslında… Kimi coğrafyalarda insanlar artan sayılarını ve gelişen silah teknolojilerini “çağdaş korsanlık” için kullanmayı tercih ediyorlar. Coğrafyanın kendilerine sağladığı olanakları da kullanarak yaşamsal ihtiyaçlarını bu yolla sağlamayı tercih ediyorlar.
Küresel ölçekteki gelişmedeki dengesizlikler, üretim ve tüketim süreçlerine eşitsiz katılımın yarattığı derin gelir farklıkları bu insanlara ahlaki zemin yaratıyor. Sömürüldüklerini ileri sürebiliyorlar… Ezildiklerini de… Bu durumda tanrılarına sığınıp saldırmak için kültürel gerekçeler de icat ediyorlar. Dini inanç farklıklarını da gerekçe yapıyorlar ve sorunlar devam edip gidiyor.
Şimdi Kızıldeniz’in girişini kontrol eden Yemen’de Husilerin yarattığı sorunlarla uğraşıyoruz. Uzak Doğu ile Akdeniz arasındaki ticaretin aktığı bir noktada kontrolü ele almaya çalışıyorlar. Belki de kendi yaptıkları çaktım almaz füzeler ile ticaret gemilerine saldırıyorlar. Gerekçeyi ise Hamas-İsrail savaşında buldular. Gazze’deki savaş bitene kadar saldırmaya devam edeceklermiş… Filistin’i kurtaracaklar!
Bu saldırıların ciddi bir maliyet etkisi var… Petrol ticaretinin % 10’u bu hattan gerçekleşiyor. Konteyner ticaretinin ise % 30’u… Toplam dünya ticaretinin % 12’si bu yoldan geçiyor.
Bu durumda Akdeniz havzasındaki ve hatta Kuzey Avrupa’daki tüketicilerin meydana gelecek fiyat artışlarından etkilenmeleri kaçınılmaz oluyor. Covid-19 sonrasındaki enflasyonist etkileri atlatmak için mücadele eden ülkelerdeki insanlar bu hattan mal sevkiyatının kesilmesi halinde yeni ve ciddi bir sorunla karşılaşacaklar.
Amerika Husilere savaş açtı. İngiltere de yanında… Kıbrıs’taki İngiliz üslerinden kalkan savaş uçakları da Husileri bombalıyor. Şimdi, Avrupa Birliği’nin de bölgeye savaş gemileri göndermesi kararlaştırıldı. ABD, AB ve İngiltere, Kızıldeniz’i trafiğe açık tutmak için vergi mükellefiyetlerine ciddi yükler bindirecekler. 
Bu gelişmeye çeşitli açılardan bakabiliriz: “ABD’nin buralarda ne işi var” diyebileceğimiz gibi; “Dünya ticaretinin kaymağını zaten onlar yiyor” biraz da ödesinler de denebilir. Ama bu örnekten yola çıkarak anlamamız gereken en önemli şey, dünyanın bugünkü düzenidir. Bugünkü düzenin nimetlerinden yararlanırken ve bunu “bir insan hakkı” olarak görürken, bunun bir tanrı nimeti olmadığı bilmemiz gerekiyor. 
Dünyadaki ticaret yollarını açık tutmak her zaman için sorun olmuştur ve bu görev her zaman büyük devletlerin görevi olarak gündemdeki yerini korumuştur. Roma İmparatorluğu için bu böyleydi… Kendi coğrafyasında Osmanlılar için de… Üzerinde güneş batmayan imparatorluk olarak Büyük Britanya’nın görevi de buydu. Kıbrıs adasının eski zamanlardan beri süregelen görevi, Doğu Akdeniz’deki limanları ve ticaret yollarını güven altına alacak güçlere üs olmaktır.
Dünyamızdaki sorunları anlamaya çalışırken, gelişmeleri biraz da bu bakış açısıyla görmekte yarar vardır.
Husiler saldırıyor. Hepimiz heyecanla savaş gemilerinin bölgeye doluşmasını ve Husi saldırılarına son vermesini bekliyoruz. 
En azından ben bekliyorum! 
Dünyanın düzeni budur ve bunun kanlı savaşlarla bozulmasını istemiyorum. Bozulacaksa bozulsun ama bu savaşla olmasın diyorum.
Yemen körfezindeki Husi saldırıları dünyanın nasıl bir yer olduğunu anlamamızı kolaylaştırıyor…
 

YORUM EKLE

banner608

banner473