banner564

AB ile uyumlu anlaşma

   Türkiye’nin gündeminde ‘Tape’, Twitter, yolsuzluk iddiaları, montajlar var...
   Yerel seçimlerin yapılacağı 30 Mart’a kadar bu gündem pek değişmez...
   Sonrasında Cumhurbaşkanlığı seçimi var...
   Gündem yine gergin olacak...
   Ama bu arada Kıbrıs sorunuyla ilgili yoğun hazırlıklar yapılıyor...
   Washington’un 25 sayfalık bir ‘çerçeve plan’ hazırladığı, ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin bu planı çantasına koyarak adaya geleceği bildiriliyor...
   Avrupa Birliği de müzakere masasında yer almak istediğini açık bir şekilde ortaya koyuyor...
AB işin içinde olursa
   Rum lideri Anastasiadis, Birleşmiş Milletler’in yanı sıra, Avrupa Birliği’nin de müzakerelere dahil olmasını başından beri ısrarla istiyor...
   Ve her fırsatta ‘bulunacak çözümün AB kurallarına uyumlu olması gerektiğini’ dile getiriyor...
   AB kuralları içerisinde en önemli başlıklardan biri de ‘Mülkiyet hakkının’ garanti altına alınmasıdır...
   Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1. Maddesi aynen şöyledir:
    “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini 
isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen 
koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden 
yoksun bırakılabilir. 
    Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak 
kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka harçların veya para 
cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama 
konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.”
Kişinin izni şart
   Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunmasından sonra da, kişilerin ‘mülkiyet hakkı’ devam eder...
   Loizidu gibi AİHM kararlarına bakılması halinde bunu daha net bir şekilde anlayabiliriz...
   İşte Mal Tazmin Komisyonu’nun kurulmasının temelinde bu gerçek vardır...
   Savaş veya herhangi bir anlaşma ile kişinin mülkiyet hakkına el konulamayacağı için, en doğru yol kendi rızası ile sorunun çözümüdür...
   Bunun için de olası bir çözümden sonra Kıbrıs Türk idaresinde kalacak bölgelerdeki Rum mülklerinin bir şekilde satın alınması gerekir...
   Zaman gittikçe daralıyor...
   Gerek Lefkoşa’da, gerekse Ankara’da birileri bu hayati konuda proje üretmelidir...
   Kuzeydeki Rum mülklerinin Türkler tarafından kullanılması ve ‘iki bölgeliliğin’ bu şekilde korunması amaçlanıyorsa; bunun finansmanı sağlanmalıdır...
   Rum mülklerinden sorumlu olan ise, kişi değil, devlettir...
   Ankara’nın garanti ettiği KKTC devletinin kanunlarına güvenerek mülk satın alan veya inşaat yapan ve elinde KKTC tapusu bulunduran insanları ileride sıkıntıya sokmamak için gerekli önlemlerin alınması kaçınılmazdır...
   Ve tekrar ediyorum:
   Zaman gittikçe daralıyor...
   
YORUM EKLE

banner608

banner474