banner564

‘Zenginlik bitti’

Genç Vizyon’a konuk olan genç avukatlardan Burcu Sertbay, artış gösteren alacak-verecek davalarına dikkat çekti

‘Zenginlik bitti’
banner598
Ülkemizin genç ve başarılı avukatlarından Burcu Sertbay, mahkemelerin gündeminde özellikle alacak-verecek davalarındaki artışın dikkat çektiğini belirterek “Bunun anlamı zenginliğin bitmiş olmasıdır” dedi.
Sertbay, Genç Vizyon’un sorularını yanıtladı:
Soru: Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
Yanıt: 1984 yılında Gazimağusa’da doğdum. Kısa bir süre sonra hukukçu olan babamın mesleğinden ötürü Lefkoşa’ya taşındık. İlk, orta ve lise öğrenimimi KKTC’de tamamladıktan sonra Hukuk tahsili için İngiltere’nin Bristol Üniversitesi’ni kazanıp gittim. Bilahare Londra Üniversitesi’nde Master yaptıktan sonra İngiltere’nin saygın eğitim kurumlarından BPP’de (London) avukatlık öncesi Bar Vocational Course veya Baristerlik eğitimini başarı ile tamamladım. Türkçe, İngilizce ve Yunanca’nın konuşulduğu adamıza dönmeden önce Yunanca’yı da öğrenmem gerektiğini düşünerek hem çalıştım hem de Atina Üniversitesi’nde Yunanca Eğitimi aldım ve 2009 yılında Avukatlık mesleğine fevkalade ilgi duyan ve adada konuşulan (3) resmi dili de konuşan bir Kıbrıs Türk genci olarak KKTC’ye döndüm.

Soru: Kariyerinizden bahseder misiniz?
Yanıt: KKTC’ye dönmemin hemen ardından KKTC Barolar Birliği’ne kaydımı gerçekleştirerek stajyer Avukat olarak mesleğe başladım. 2010 senesinden beridir kesintisiz olarak KKTC’de Avukatlık mesleğini ifa etmekteyim. Avukatlık kariyerimin yanında Avrupa Kıbrıs Forum Katılımcısı olarak İtalya, İsviçre, İstanbul ve Atina’da farklı panellerde görev aldım. Bir dönem Kooperatif Merkez Bankası Yönetim Kurulu ve Küçük Kaymaklı Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini yürüttüm. Kariyerimi bugünlerde çok rağbet gördüğünü düşünmediğim doğruluk ve dürüstlük ilkelerini benimseyerek ve bu doğrultuda mücadele vererek sürdürdüğümü düşünüyorum.

Avukat sayısı fazla
Soru: Ülkemizde hızla artan avukat sayısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yanıt: Öncelikle Anayasamızda belirtildiği gibi herkesin, hiçbir ayrım gözetilmeksizin, Anayasa ve yasa önünde eşit olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Diğer bir ifade ile hukuk mesleğine gönül veren kimselerin şartları yerine getirdikten sonra Avukat olabilmesinin önüne geçilemeyeceğinin bilinmesi gerekmektedir. Bunun yanında sizin de sorunuzda doğrulukla tespit ettiğiniz üzere şu anki avukat sayısının oldukça fazla ve hatta ihtiyacın ötesinde olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse şu an mahkemelere gidildiğinde mahkemeye gelen vatandaş sayısından çok daha fazla avukat gözlemlenmektedir. Ülkemiz nüfus ve ekonomisine bakıldığında avukat sayısındaki bu artışın devamının özellikle meslek değerleri açısından sakıncalı olduğunu düşünmekteyim. Eskiden herkesin gıpta ile baktığı avukatlık mesleğinin aşırı derecede ihtiyaç fazlası mezun vermeden dolayı mesleki değerlerin erezyona uğratılmasından endişe duymaktayım. Bu noktada üniversite sınavlarına hazırlanan gençlerimizin okullarındaki rehber öğretmenlere çok ciddi görevler düşmektedir. Üniversite hazırlığında olan öğrencilere mesleki örgüt yetkilileri tarafından bilgilendirilmeleri ve gençlerin meslek seçimlerini bilinçli ve günün şartlarına göre yapmaları gerektiğini düşünmekteyim.

Soru: 2016-2017 adli döneminde en çok görüşülen davalar hangi alanda oldu?
Yanıt: Son senelerde ve 2016-2017 adli döneminde mahkemelerimizin gündemini en çok meşgul eden davaların alacak-verecek ve fatura davaları olduğunu düşünüyorum. Bu davalara örnek vermek gerekirse telefon, banka ve elektrik borçları gibi borçların tahsiline yönelik açılan davalardır. Bu davalardaki artışın başlıca nedeni de ülkemizdeki ekonomik durumdur. Kanaatim odur ki ülkemizde yaşanan suni zenginlik sona ermiş olmasına rağmen maalesef aşırı tüketim hastalığı halen devam etmektedir ve bu durum da mahkemelerimizde oldukça mesai harcanan davaların oluşmasına neden olmaktadır.

Sosyal medya çılgınlığı ve boşanmalar
Soru: Kuzey Kıbrıs’ta boşanmalar her yıl daha da artıyor. Genel olarak boşanma nedenlerini siz ne olarak görüyorsunuz?

Yanıt: Öncelikle boşanmaların artması Kuzey Kıbrıs’a has bir durum olmadığını düşünüyorum. Dünyada boşanma oranlarının ne kadar arttığı ile ilgili haberleri sürekli olarak gözlemliyoruz. Kuzey Kıbrıs’taki boşanmaların en büyük nedeninin son yıllarda toplumumuzda 7’den 70’e kadar herkesi etkisi altına alan sosyal medya çılgınlığının canlı tuttuğu ben-merkezcilik veya bencillik olduğunu düşünüyorum. Maalesef bireyler sürekli olarak tanıdıkları veya tanımadıkları bireylerin paylaşımlarına veya resimlerine bakarak kıyas yapmakta ve tamamen dış görünüş üzerinden yapmış oldukları kıyaslama sonrasında bazen haz bazen de kıskançlık duymaktadırlar. Sosyal medya da bu kıyas mekanizmasını sürekli olarak canlı tutup insanların gözünün içine sokmaktadır. Ben bizi bekleyen en büyük tehlikenin manevi değerlerimizin yerle bir edilip materyalist bir anlayışın hüküm sürmesi olduğunu düşünüyorum. Manevi değerlerini yitiren, sevgi ve saygı kavramlarının kaybeden çiftlerin soluğu mahkemede almalarını da bu nedenle çok şaşırtıcı bulmuyorum.

Soru: Adli konularda süreç, karar ve uygulamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yanıt: Ülkemizde yapılan çeşitli kamuoyu araştırmalarında ülkemizin mevcut koşullarında Yargı’nın en çok güvenilen kurumların başında geldiğini görmekteyiz. Ben şu an için KKTC’nin üç erkinden biri olan Yargı’nın hak ettiği değeri görmediğini düşünüyorum. Yargı’nın senelerden beri süre gelen sorunların çözümlenmesi konularında yasama ve yürütme tarafından yalnız bırakıldığını düşünüyorum. Kanaatimce Alt-Yapısal sorunların; örneğin mahkeme bina eksikliği, yargıç sayısındaki azlık, yargıç maaşlarındaki yetersizlik, savcı maaşlarındaki yetersizlik, savcı sayısındaki eksiklikler gibi mali kaynak ile çözümlenecek konular ile ilgili adım atılmamasının mazaretinin olmadığını düşünüyorum. Bu görüşümün temeli ülkemizde istendikten sonra nerelere kaynak aktarıldığını toplumda herkesin bildiğine olan inancımdır. Bu sorunların devam etmesi sorunuzda bahsetmiş olduğunuz adli konulardaki süreci etkilemekte ve adaletin geç tecelli etmesini sağlamaktadır. Lütfen unutulmasın geç gelen adalet adalet değildir.

Reformlar yapılmadı
Yargının en büyük sorunlarından biri de senelerdir istisnalar hariç hiçbir konuda hukuki reform yapılmamasıdır. Kanaatim odur ki yasa koyucu olan milletvekillerimizin bütçeler ayırıp, deneyimli ve ehil hukukçular ile yasa çalışmaları yapıp yasalarımızı demode olmaktan bir an evvel kurtarmaları gerekmektedir. Aksi takdirde fi-tarihinden kalan yasaların absürd ve günün koşullarına uymayan uygulamalarını takip etmeye devam edeceğiz. Unutulmaması gerekir ki yasayı parlamento yapar yargı değil. Yargının görevi önündeki yasayı yorumlayıp önündeki olgulara tatbik etmektir.

Soru: Genel olarak ivedilikle ele alınması gereken noktalar sizce neler?
Yanıt: Yasama ve yürütme erklerini ellerinde bulunduranların hızlıca yargı ile yakından ilgilenmesi ve sorunların üzerine ivedilikle gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Senelerdir görmezden gelinen sorunlar ile ilgili yeterince zaman kaybedilmiştir. Yargıdaki sorunların devam etmesi kimseye fayda sağlamadığı gibi adalet kavramını yıpratmak topluma geriye dönüşü olmayan zararlar verecektir. Neticede Yargı’ya fiziki ve alt yapısal sorunlar ile ilgili gerekli kaynaklar tahsis edilmeli ve Yargı’nın kendi içinde uygulamalarını reform etmesine uygun bir platform hazırlanmalıdır. Öte yandan Yargı da mevcut sistemin aksaklıklarını tespit ederek kendine sağlanan kaynaklar ile uzayan yargı süreçlerinin önüne geçmek ve mahkeme kararlarının icra edilmesinin sağlanmasına yönelik adımlar atmalıdır.

Benim için ivedilikle adım atılması gereken bir diğer husus da toplumumuz içindeki dezavantajlı bireylerin adalete erişimlerinin ücretsiz olarak sağlanmasıdır. Dünyanın birçok medeni ülkesinde var olan hukuki yardım mekanizmalarının ülkemizde de oluşturularak devletimizin yardıma muhtaç kişi veya kişilere el uzatması gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada Sivil Toplum Kuruluşlarına bu hedefe ulaşma noktasında ciddi sorumluluk düşmektedir.

Suçlardaki artış tehlikeli
Soru: Nüfusu göz önünde bulundurduğunuzda suç oranlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yanıt: KKTC ezelden beri doğası, huzuru ve sakin yaşantısı ile Akdeniz’de bir çekim noktası olmayı başarmış bir ülkedir. Fakat son senelerde ülkemizde suç oranlarındaki artış çok tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bu durumu ülkemiz için çok talihsiz bir durum olarak değerlendiriyorum. Bir an önce ülkeye giriş çıkışların ciddi anlamda denetim altına alınması gerektiği kanaatindeyim. Kuzey Kıbrıs’ta bir zamanlar anahtarı kapıda bırakarak yattığımız günleri şu an mum ile arar duruma gelmiş bulunmaktayız. Bir an önce ülke politikaları revize edilerek turizmden eğitime her sektörde sayısal hedeflerden ziyade ülkeye kaliteli turist ve öğrenci getirilmesi hedeflenmelidir. Aksi takdirde öğrenci veya turist statüsünde adaya giren kişilerin artarak kriminal olaylara karışmasına tanık olmaya devam edeceğiz.

Bilişim yasası ihmal edildi

Soru: Bilişim yasası hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Sizce sosyal medyadaki serbestlik kabul edilir durumda mı?

Yanıt: Ülkemizde Bilişim Yasasının olmayışı yukarıda bahsetmiş olduğum hukuki reform eksikliği ile ilgili zikrettiğim ve Yasa koyucunun ivedilikle çözüm getirmesi gereken konulardan bir tanesidir. En iyi bilgi ve inancıma göre şu anda komite aşamasında olan bu yasanın bugüne kadar yasallaşmamasının büyük bir ihmal ve ayıp olduğunu düşünüyorum. Bu yasanın olmayışı ülkemizi adeta bilişim suçları cenneti konumuna getirmiştir. Bir an evvel yasal çalışmalar tamamlanıp ülkemizin Bilişim Yasasına kavuşması çok önemlidir. Unutmayalım ki denetimsizliğin olduğu her alan suistimale açıktır. Bu tür olaylar ülkemizin huzurunu bozmakta, haksız kazancın önü açmakta ve toplumsal birliğimizi tehlikeye atmaktadır. Dolayısı ile bir an evvel Bilişim Yasasının yasallaşacağını temenni ediyorum.

Sosyal medyanın toplum ve manevi değerler üzerine yapmakta olduğu tahribat ile ilgili düşüncelerimi yukarıda paylaşmıştım. Bu noktada Sosyal medyada kol gezmekten olan başıboşluğu da kesinlikle benimsemediğimi belirtmek isterim. Sosyal medyanın kişilerin bir birlerine hakaret, iftira ve tahkir ettiği platformlar haline gelmesini oldukça sakıncalı buluyorum. Kimse unutmasın ki özgürlükler sınırsız değildir ve başkasının özgürlüğünün başladığı yerde kişinin özgürlüğü sona erer. Ümit ederim ki üzerinde çalışılan Bilişim Yasası şu an herkesin hayatlarında oldukça hissedilen sosyal medyayı da denetim altına alır ve kişi özgürlükleri güvence altına alınır.

Güncelleme Tarihi: 26 Haziran 2017, 10:37
YORUM EKLE
YORUMLAR
Serkan Çakır
Serkan Çakır - 7 yıl Önce

Tüm yazınızı okudum, sadece yargının güvenilirliğinden bahseddiniz, sadece bu konuda size katılmıyorum.
Yasalar garibanlar içindir, paran varsa veya isminin bir sıfatı varsa, yargıyada hükmedersin.

SIRADAKİ HABER

banner608

banner474