banner564

Biz varız buradayız

Küçücük bir adada iki halkın huzur içinde yaşayabilmesi kadar kolay bir durum olmaması gerekirken, ne yazık ki bizim yaşadığımız coğrafyada hep bir müdafaa halindeyiz. 
1571 Osmanlı Dönemi’nden kalma bir mücadele içerisindeyiz. Osmanlılar fethettikleri bu adaya ilk Türk Cemaati’ni adaya getirerek yerleştirmişler. Çok eski tarih kitaplarında yazar bu. 
1878 ada Britanya İmparatorluğu’na (İngilizler) kiralandı. Osmanlı mülkiyeti devam ediyor sayılmakla birlikte, yönetim tamamen İngilizlere geçti. Biz Kıbrıslı Türkler de varlığımızı sürdürdük ama siyasi bir talep olmadan! Ve sonra, 1914 yılında İngilizler adaya tamamen el koyar, buna da ses çıkaramayız yada çıkarmayız.
1931 yılında, adadaki iki toplumdan biri olan Rumlar, Enosis isyanını başlatır ve İngiliz Valisi’nin konağını yakınca, İngiliz yönetimi de sessiz kalmadı tabi. Ada’da yaşayan Kıbrıslı Türkler belki de ilk kez o zaman seslerini yükselterek biz de varız dediler ve Enosis’e karşı olduklarını açıkladılar. Rumların “Enosis”  hareketi, yani adanın Yunanistan’a bağlanması bu durumda 85 yıl önce Kıbrıs Rum’ları tarafından başlatılmış oldu. 
Tam 85 yıldır bu iki toplumdan biri sürekli bu idea için saldırı halindedir. Tam 85 yıldır bizler de müdafaa halindeyiz demektir. 
Önce sokakta öldürüldük, sonra köylerde toplu katliamlarda canlı canlı gömüldük, kurşuna dizildik, sonra dövüldük, işimizden, evimizden, ekip biçtiğimiz arazilerimizden kovulduk, atıldık, yetmedi Cumhuriyetimiz (1960 Kıbrıs Cumhuriyeti) işgali edildi, oradan da kovulduk, haklarımızdan mahrum edildik. Bu da yetmedi Dünya’dan tenzih edildik. Gençlerimiz uluslararası hiçbir sanatsal yada spor etkinliğine kendi bayraklarıyla ve kimlikleriyle katılamadı. İş adamlarımız bu tenzihten nasibini alırken, ekonomik düzlemde ülkemizin her noktası da nasibini aldı. Üreticimiz üretti ama pazarlayamadı, hep öteki olduk. 
Sonra bir gün dediler ki “artık sınır kapılarını açıyoruz”, 85 yıllık bu savunmaya gerek kalmadı, nesiller değişti falan filan… Ona da tamam dedik. Sonra yine dövüldük, sövüldük (Bello Türko), bıçaklandık, araçlarımız çizildi, camları kırıldı, bir ölmediğimiz kaldı! 
Biz hep müdafaada olduk, geçmişte soykırıma karşı hayatta kalma mücadelesi verdik, yaşamak için silah tuttuk hem de solinalardan (demir boru) yapılmış silahlar. Bugün de var olma mücadelesi veriyoruz. Solinalardan atalarımızın yaptığı tüfekler yok belki elimizde, ama kalemlerimiz var. Belki kovulduğumuz “Kıbrıs Cumhuriyeti”nde bıraktığımız bağlarımız bahçelerimiz yok ama büyük yatırımlarımız var artık, yollarımız, kurumlarımız, Dünya standartlarında otellerimiz, Karpaz’ımız, Alayköy’ümüz, Güzelyurt’umuz , Girne’miz,  Mesarya’mız var. Bunlar bizim 85 yıldır canımızla kanımızla tenzih edilmişliğimizle elde ettiğimiz toraklarımız, yaşam alanlarımız, tutunduğumuz, evlendiğimiz, evlat sahibi olduğumuz, iş sahibi olduğumuz yerler. Şimdi de mücadele etmeye devam ediyoruz. Kocaman bir Dünya ile mücadele ediyoruz. “Biz varız” diyoruz, buradayız, gençlerimizle, okullarımızla, yatırımlarımızla, iş adamlarımızla, sevdiklerimizi gömdüğümüz mezarlıklarımızla varız. Biz buradayız. Cumhurbaşkanımızla, bakanlarımızla, meclisimizle, polisimizle, mahkemelerimizle, basın yayın organlarımızla, ordumuzla varız biz. Şimdi de siyasi düzlemde mücadele veriyoruz. Varlığımızı kabul ettirmek için birlik olmalıyız. 
Biz, 85 yıldır var olmak için direnen bir halkız. Biz Kıbrıs Türkü’yüz… Şimdi boşverin beleş gürültüyü 300 – 500 Avro için bırakın da birlik olun. 
YORUM EKLE
YORUMLAR
Zekâ Üçer
Zekâ Üçer - 8 yıl Önce

Yazınızı okudum yazdıklarına aynen katılırım çünkü bu adada doğdum her olayı yaşadım. Başka ekleyecek birşey belkide yok. Tebrik ederim Çiğdem hanım.

banner471

banner473